YEREL SEÇİMLER VE OLASILIKLAR 

0

YEREL SEÇİMLER VE OLASILIKLAR 

Demokrasi gereği yerel yönetimler için 5 yıl aradan sonra yeniden seçime gidiyoruz. Bu seçimin diğerlerine göre farkı siyasal yaşamda belirleyici sonuçlara yol açması olacak. Genel kabule göre genel seçimler siyasi ortamın değişmesinde belirleyici olsa da içinde bulunduğumuz konjonktürde yerel seçimler önemli bir rol oynayacak.

Öncelikle CHP adayı Ekrem İmamoğlu, İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanlığı seçimini kazansa da kaybetse de kendisinin CHP Genel Başkanlığına yönelik yürüyüşü durdurulmaz gibi görünüyor. Tahminim geçen yıl yapılan seçimlerden sonra CHP’ye oy veren kesimlerin bir bölümü sandığa gitmeyecek. Seçim yenilgisinin travmasını atlatamayan bu kesimler “öğrenilmiş çaresizlik” sendromu çerçevesinde davranacak. Bu kesimin ne kadar olduğunu araştırmalar bana ulaşmadığından bilemiyorum. Ama bir tür tepki olarak bu durum sandığa yansıyacak. Bu seçmen grubunun tavrını değiştirmesi yaşadığı travmayla yüzleşmesi zaman alacak. Ancak bunun siyasi sonuçlarını o kesimler de yaşayacak.

Sadece o değil CHP Kurultayı’nın ikinci turunda yaşananların da etkisi olacak bunda. Alevi seçmenlerin bir kısmı İmamoğlu’na oradaki tavrı nedeniyle oy vermeyecek. Üstelik CHP örgütünde Özgür Özer’le örgütte başlayan bir kısmına göre “yenilenme” bir kısmına göre ise “tasfiye” olarak kabul edilen uygulamalarının da sonucu olacak. Kesin olarak bu seçimde CHP’nin oylarını artıramayacağını yaşanan olgular nedeniyle söyleyebilirim. Özgür Özer, “kendisinden beklenen” performansı ortaya koyamadı. En çok bilinen özelliğini yani polemikçi olmasını ve sokak diline yatkınlığını bu süreçte yeterince ortaya koy(a)madı. Dayanışma nedeniyle daha önceden yaptığı gibi mağduriyetlerin yaşandığı ortamlarda bulundu. Ama CHP adına kitleleri etkileyecek, sürükleyecek çapta bir program ve öneride bulunamadı. Kısaca seçimlerde alınan sonuçlar Özgür Özer’in liderliğini tartışmaya açacaktır. Kendisi de İstanbul seçimleriyle ilgili İmamoğlu ile birlikte etkili bir miting düzenlemeyerek İstanbul’un İmamoğlu’ndan sorulacağı yargısını pekiştirdi. CHP gibi bir partide seçim sonuçlarından sonra genel başkanlık tartışmasının çıkması olağan. 1980’lerden beri siyasi partileri izleyen bir gazeteci olarak buna şahidim.

Seçimlerde beklediğini bulamayacak partiler arasında bence İYİ Parti de var. Millet İttifak’ında önemli konuma sahip olan bu parti, yerel seçimlerde her ilde seçime adaylarıyla katılarak farklı bir strateji izlemeye başladığını ortaya koydu. Daha önce Cumhurbaşkanlığı için desteklediği İmamoğlu ve Yavaş’ın aleyhine argümanlar ortaya koyması “balık hafızalı” olduğumuz anlamına gelmez. Her yazılan çizilen, konuşulan iz bırakır. Arşivler ortada. Mantıksal olarak bu durum çelişki yaratmaktadır. İYİ parti ve Meral Akşener çizgisi bu seçimlerde seküler, milliyetçi ve muhafazakâr kesimlerden beklediği oyu alamayacak. Dolayısıyla seçim sonrası İYİ Parti’de genel başkanlık tartışmaları olacak. Ayrıca siyasi tarihimizde geçmişte kullanılan ”bir bölen” kavramı da yeniden piyasa girer ve bu eksende analizler yapılması beni şaşırtmayacak. Kuruluşundan bu yana Ak Parti politikalarına yönelik eleştirileriyle de oy toplayan bu partinin “hangi değirmene su taşıdığı” çok konuşulur olacak.

Seçimlerde MHP’nin de oylarında düşüş olması muhtemel. Ancak, görünen o ki parti içindeki muhalifler tasfiye edildiğinden bu partide genel başkanlık tartışması söz konusu olamayacak.

Seçimlerde oy oranını yükseltmesi beklenen iki parti var: Biri Yeniden Refah Partisi diğeri ise Zafer Partisi. Biri Ak Parti’den memnun olmayan, istedikleri gerçekleşmeyen muhafazakâr seçmenin yöneldiği, tercih ettiği parti olarak önemini koruyacak. Yani muhafazakâr oylar için tabanın bir bölümü Yeniden Refah Partisi’ne yönelecek.

Milliyetçi yaklaşımlarıyla öne çıkan Zafer Partisi ise hem MHP’ye küsenlerin hem de İYİ Parti’den uzaklaşan seçmenlerin yeni adresi olacak.

Ak Parti açısından bu seçimde umduğunu bulacağını söylemek zor. Ama bir gerçeği de kabul etmek lazım: 2002 yılından bu yana onca ekonomik, politik olumsuzluklara rağmen birinci parti olma vasfını sürdürüyor. Bu seçimde de bunun değişeceğini düşünmüyorum. Zira muhalif partilerin ortak bir stratejisi ve seçmenleri sürükleyen bir yaklaşımları yok. Yani Ak Parti’nin en büyük gücü güçlü bir seçeneğinin olmaması; seçenek gibi görünenlerin halkta hâlâ karşılık bulmaması.

Ak Parti açısından büyükşehir belediyelerini kazanmak buralardaki inşaat-imar düzenlemeleriyle oluşturulan kaynakların –rantın- oluşturulan bütünleşik ağlar üzerinden yeniden paylaşımı ve dağıtımı önemli. Özellikle 11 milyon 314 bin 516 seçmenin oy kullanacağı İstanbul’u yeniden kazanmak Ak Parti açısından bu seçimin temel hedeflerinden biri. Son 30 yılın -2019-2024 dönemi hariç- 25 yılında etkili olan siyasi hareket İstanbul’u kazanmanın siyasal geleceğini sürdürmesi açısından belirleyici olduğunun farkında. Bunun için yerel seçimden çok genel seçim gibi propaganda ve siyasal iletişim yürütülmektedir.  İstanbul başta olmak üzere, Ankara, İzmir, Adana gibi büyük şehirlerin yine kazanılmaması Ak Parti’nin kentli insanlara artık dokunamadığının bir kanıtı olacaktır. Kentlere seslenemeyen bir siyasi hareketin geleceği de tartışmalı hale gelir. Ak Parti’nin 22 yıldır hegomonik parti olarak varlığını sürdürmesi, 12 milyonu aşkın üyesinin bulunması da üzerinde durulması gereken bir gerçektir. Ancak vurgulanması gereken şudur: İnsanlar nasıl mental yorgunluk yaşarsa metallerde de metal yorgunluğu oluyorsa Ak Parti de böyle bir süreçten geçmektedir. Yerel seçimler partinin kendisini yeniden değerlendirmesine yol açacaktır. Geçen yılki genel seçimlerde Erdoğan’a güvenerek oy veren milliyetçi-muhafazakâr kesim, ekonomik yaşamlarında düzelme olmadığının yaşayarak farkında. Bunun seçimlere yansıması tabanın bir bölümünün muhafazakâr başka bir seçeneğe yönelmesi (Yeniden Refah Partisi) en olası seçeneklerden biri. Bu memnuniyetsiz kesimin bir bölümünün de tepki olarak oy kullanmaması da mümkün.

Bu seçimlerde “kerhen” –gönülsüz, istemeye istemeye- oy verecekler de var. Bu hem CHP hem de AK Parti adayı için geçerli. Örneğin İmamoğlu’nun alacağı oy ile CHP’nin Belediye Meclislerinde alacağı oy oranın farklı olması yüksek bir ihtimal. Bir kısım seçmen açısından belediye başkanlığı seçimi kırk katır mı kırk satır mı çerçevesinde geçeceğinden oylarını kerhen verecekler. Bu kerhen oylar adayın kendi kimliğinden çok öbür adayın ve partinin onaylanmamasından olacak. İmamoğlu’nun kazanması için DEM Parti’nin İstanbul’da oylarının yüzde 4’ü geçmemesi lazım.

Bu yerel seçimlerde tepki oyları, geçersiz oylar ve sandığa gitmemek biçiminde kendisini gösterecek. Kutuplaşma ortamına rağmen bu seçimde katılımın diğer seçimlere göre düşük olması öngörülebilir bir durum. Umarım siyasetçiler, siyasi partiler bundan gerekli dersleri çıkarır. Kısaca bu yerel seçim, çok farklı siyasi hesap ve dengelere dayalı. Ancak sonuçları siyasal yaşamda belirleyici olacak. Seçimde partilerin gösteremediği tutumu sandıkta seçmenin iradesi gösterecek mi?

Kemal ASLAN/Gazeteci-Yazar

Kemal ASLAN/kentekrani

Youtube Abone Olmak İçin Tıklayınız

www.kentekrani.com 30 Mart 2024

Yazarın Tüm Yazıları