Almanya İzlenimleri (Frankfurt) 5
Frankfurt’ta olup da Goethe Haus’a (Goethe Evi -Müzesi) gitmemek olmazdı. Yazdığı eserleriyle sadece Almanları değil insanlığı da etkileyen şair ve yazar Johann Wolfgang von Goethe 29 Ağustos 1749’da öğle zamanı bu evde doğmuş.
Kendi ifadesiyle Başak burcu olan Goethe, anılarında ebesinin beceriksizliği nedeniyle “ölü doğduğunu, birçok uğraş sonucu dünyaya merhaba dediğini” yazar. O, doğumunun gerçekleşmesini “yıldızların olumlu konumuna bağlar”. Çatı katı dahil dört katlı binayı gezerken Goethe’nin yetiştiği ortamın gözünüzde canlandırmak mümkün.
Binanın girişinde şimdi kullanılmayan bir çeşme çok büyük olmayan içinde heykellerin bulunduğu bir bahçe var.
Sessizlik hâkim. Ortamın dinginliği insanın içine siniyor. Goethe’nin ailesinin dönemin zenginlerinden olduğu binanın içini gezerken daha da iyi anlaşılıyor. Bahçede yer alan bu heykelde iki sevgili canlandırılmış. Ayakta ve oldukça genç görünen kadın boynuna sarıldığı ve onu öpmek isteyen kendinden yaşlı erkeğin arzusuna yanıt vermeye çalışıyor. Ancak, kendinden geçme hali ile an da kalmanın gerilimi, o anın derin büyüsüne kapılmak, sürüklenmek ile kendini akışa bırakamamanın an’dan vazgeçememenin ağırlığı…
Arzuya teslim olmakla arzunun dehlizinde kaybolmanın tedirginliği, ne yapacağını bilememenin ürkekliği, an’a teslim olmakla anda kalmanın baskısı… Masumiyeti yitirmenin korkusu… Hem öpüşmenin yarattığı tutkuya karşılık verme hem de ayakta kalıp içgüdüsünü kontrol etme… Heykeltraş, ikili ilişkilerde yaşadığımız o gerilimli, çatışmalı anı eserine iyi yansıtmış. Heykelin kaidesinin alt bölümünde Goethe’nin profilden portresi yer alıyor.
Goethe Evi-Müzesinin girişinde mutfak bulunuyor. Bir aşçı ve iki hizmetçinin çalıştığı mutfakta büyük tencere ve tavalar var. Daha çok bakırdan yapılan mutfak araç-gereçleri dikkati çekiyor. Sergilenmek için de olsa az sayıda porselen tabak var. Mutfağın karşısında iki farklı salon var. Dönemin zevklerini yansıtan bu iki salon adlarını duvarlarındaki renkten alıyor.
Sarı salona Weimer Salonu da deniliyor. Goethe’nin annesi 1775 yılından sonra Weimar’dan aldığı eşyaları burada toplamış. Odanın ortasında genç Goethe’nin portresi var. Yine bu odada Goethe’nin büstü de yer alıyor.
Bu odanın karşısında barok eşyaların bulunduğu Mavi salon var. “Solgun mavi” dönemin moda rengiymiş. Müze evin üçte birini ihtişamlı geniş ahşaptan yapılmış, tırabzanlı merdivenler bunuluyor. Çocukken Goethe’nin buradan koşarak indiğini, kimi zaman düştüğünü tahayyül etmek mümkün.
Birinci katta Kuzey ve Güney Yan Odaları ayrılan Pekin Salon var. Bu odalarda dönemin zevkini yansıtan mobilyalar, eşyalar bulunuyor. Kırmızı Salon adını duvar kağıdında kullanılan ipekten alıyor. Oda 18’inci yüzyıldaki Çin modasından etkilenerek düzenlenmiş. 7 yıl Savaşları döneminde bu odada kalan Fransız kralının mülazımı Thoranc’ın portresi yer alıyor.
Müzenin dikkati çeken odalarından biri gri salon ya da Müzik odası… Ailenin müziğe ilgisini buradaki enstrümanlardan fark etmek mümkün. Zaten, Goethe’nin babası ud, kendisi çello, kız kardeşi (Cornelia) klavye çalar; annesi ise şarkı söylermiş. Aristokrat bir ailede yaşamanın ne olduğunu; seçkinliğin ne anlama geldiğini, seçkinlerin ne yaptığını, nasıl yaşandığı burada tasavvur etmek mümkün.
İkinci katta Goethe’nin doğduğu oda bulunuyor. Keşke onun çocukluğunun seslerini duymak mümkün olsa. Bu katta annesinin odası da var. Yazı ve makyaj masası o dönemden kalma. Müze Ev’de Goethe’nin babası Johann Caspar Goethe’nin estetik zevk ve tercihlerini yansıtan eserler var. Odanın adı bundan olsa gerek Tablo Salonu diye biliniyor. Dönemin ressamlarının eserleri duvarları süslüyor.
Bu katta Goethe’nin nasıl bir kültürel ortamda yetiştiğini gösteren kütüphane de var. 2 bin ciltten oluşan farklı alanlarda yazılmış kitaplar yer alıyor. Voltaire de dahil olmak üzere Aydınlanma döneminin yazarlarının eserleri var. O zamanlar, gündelik yaşamın sorunlarıyla ancak baş edebilen sıradan insanların kitap alması oldukça zor. Şimdilerde bile gelirlerin artmadığı yüksek enflasyon koşullarında temel ihtiyaçların karşılanmasında ne kadar zorluk yaşandığı ve kitap alabilmenin lüks haline geldiği düşünülürse yoksul evlerde kitap bulunmaması anlaşılır bir olgudur. Çetin Altan, hep ortalama Türk ailesinin evinde 50 kitap bile bulunmadığını, kitapsız yetişen kuşakların vasatı tercih ettiklerini ve edeceklerini yazmıştı. Çoğu orta sınıf ailenin evlerinde bile 100 ila 500 arasında bulmak zor olsa gerek.
Türkiye’de elitlerin olmadığı, sosyo-ekonomik koşulların da buna elverişli bir zemin yaratmadığı söylenebilir. Goethe küçüklüğünden itibaren dönemin ruhunu kavrayabilecek bir aristokrat ortamda yetişmiş.
Kukla Tiyatrosu odası da Goethe’nin 4 yaşından itibaren oyuncaklarının bulunduğu, oyun oynadığı oda. Hayal gücünün zenginleşmesine katkıda bulunan bu oda belki de onun yazarlık yaşamına zihinsel yönelişini sağladı.
Restorasyon nedeniyle çatı katına çıkmamız mümkün olmadı. Oradan şehrin diğer yerleri nasıl görünüyordu? Goethe çatı katından kente baktığında neler hissediyordu? Bunların düşünmedin değil. Ama yanıtlarını bulamadım.
Goethe 1774 yılında Genç Werther’in Acıları adını taşıyan dönemi etkileyen romanını bu evde yazmış. Romanda kendi hayatından izleri görmek mümkün. Zira o da arkadaşı Kesner’in nişanlısı Charlotte Buff’a aşık olunca bu durumun yarattığı gerilimi (duyguları ile olayın ahlaki boyutu arasındaki çatışmayı) yaşamış. O günlerde Wetzlar’da yaşanan bir intihar olayını da dikkate alarak eserini oluşturmuş. Yaşadığı umutsuz aşkın acısı, imkansızlığı, içinde biriken derin keder bu romanda satırlara dökülmüş. Kurmaca da olsa her edebiyat eserinde yazandan izler yer almaz mı? İnsanın yaşadıklarından kaçması ne kadar mümkün? O zaman ne bilgisayar ne de daktilo olmadığından yazı masasında mürekkep izleri var. Yazarken parmaklarına mürekkebin rengi bulaşmıştır. Kaç hokka mürekkep harcamıştır? Beğenmediği kaç yazılı kâğıt çöpe atılmıştır. Doğu ifadeyi bulmak, anlatımı etkili kılmak için aynı cümleyi kaç kere yazmıştır? Biz okuyucular yazılan eserin son halini görüyoruz ve değerlendirmemizi de o noktadan yapıyoruz. Oysa o ifadenin yazılması için kaç deneme yapılmıştır? Kaç kez metnin bazı bölümleri çıkarılmıştır. Kelimenin tam anlamıyla masa başında saatlerce dirsek çürütülmüştür. Okuyucunun bunu bilmesine imkân yok. Başka dillere de çevrilen Genç Werther’in Acıları romanın örneklerini müze evde görmek mümkün.
Çağına damga vuran bir entelektüelin yaşadığı müze evden ayrılırken Latince, Yunanca, İtalyanca, Fransızca, İbranice, İngilizce bilen ve hukuk eğitimi alan Goethe iyi ki edebiyat alanına yönelmiş. Roman, şiir, tiyatro metni, şarkı yazmış.
Müzede onun adını taşıyan bardak, kalem vb. hediyelik eşya satılıyor. Ayrıca Almanca yazdığı eserler de satışa sunuluyor. Ben bir anı kalsın diye küçük büstünü aldım. Bir süre onun o evde neler yaptığını zihnimde tasavvur etmeye çalıştım. Modern zamanlarda insanın uzun vakti olmuyor odaklandığı konuda kalmaya…Gündelik hayatta az önce yaşanılan an’ın içinde kalmak mümkün olmuyor. O an geçmiş oluyor birden. Üstelik şimdilerde “değerli olan” anda kalmak ve an’ı yaşamak. Mümkünse az önce de yaşanılsa geçmişi unutmak. Bu ne kadar mümkünse…
(Devamı Edecek)
Önceki Yazı:
Kemal ASLAN/Gazeteci-Yazar