Kediname 12; Centilmen aşık
Tam zamanlı olarak evde kediyle birlikte yaşamamız kızımın isteğiyle oldu. Komşularla bazı gönül kırıklıkları, evde tüylünün sakarlığıyla bağlantılı hasarlı kazalar, gülünesi olaylar, şehir dışına çıkılacağı zaman onun nasıl kalacağının planlara dahil edilmesi, dönüşte barışma çabaları… yıllara yayılan anılar.
Küçükken eve kedi sokmam yasaktı. Öğretmen olan annem, okuldan döndükten sonra sağda solda gördüğü tüylerden gizlice eve kedi aldığımı anlardı. Sonraki yıllarda kendi evim olduğunda misafir olarak gelmeye başladılar. Ben tv karşısında otururken komşunun sarmanı Şakir de akvaryuma karşı uzanıyordu. Kırmızı japon balığı şahane tüllü kuyruğunu dans ettirerek yüzerken Şakir tam konsantrasyonla onu izlerdi.
Sonra bir ayrıntı dikkatimi çekti. Ne zaman mutfağa gidip gelsem, aynı pozisyonda yatan Şakir’in ön bacakları omuzlarına kadar ıslak oluyordu… Bunu fark edince mutfağa gidiyormuş gibi yapıp izlemeye başladım. Sarı haydut yerinden fırlayıp akvaryuma doğru uçtu ve iki kolunu suya daldırıp japonu yakalamaya çalıştı. İçeri geleceğimi anlayınca hızla yattığı yere geri döndü ve uyku pozisyonunu aldı. Bu nasıl bir kurnazlıktı…
Asosyal mi, centilmen mi?
İlk tam zamanlı tüylümüz Pumiş bir siyamdı. Özellikle bahar aylarında ön bahçede sokak kedilerinin kanı kaynamaya başlar, en az dört-beş azmış erkek kedi, bir dişiyi köşeye kıstırırlardı. Desibel yükselir, zavallı hatun pes edinceye kadar çevresinde beklerlerdi. Sonra apartman gibi üst üste çıkarlar, muratlarına erinceye kadar çevreyi takmazlardı.
İşte o hengamede bizim Pumiş asla grup çalışmasına tenezzül etmezdi. Sakince bahçeye iner, çiçekleri koklar, ağaçlara sürünürdü. Hatta bu yüzden yan apartmandan bir komşumuz “Kediniz asosyal…” saptamasıyla ağzımın açık kalmasına neden olmuştu.
Oysa asosyal değil, karizmatik ve centilmendi. Öteki abazanlar gibi “Baltalar elimizdeeee, hoydaaaa” modunda hatun peşinde koşmuyordu… o çiçekleri koklarken kız kediler ona yanaşırlar, flört başlardı. Koklaşmanın sonunda Pumiş de yavaşça sarılıp enseyi kapardı.
Onu kısırlaştırmadım. Özgür yaşasın istedim. Fakat bir gün apartmanda aniden bir gürültü koptu. Çığlıklar, bağırış. Ve bizim zil çaldı.
Kapıyı açtım ki, apartman görevlisinin kucağında Pumiş mevcutlu olarak kapıya getirilmişti.
“Abla, senin bu kedi, yukarıdaki Necla hanımın kedisini affedersin şey yapmış…”
Başımdan aşağı kaynar su döküldü sanki. Bizim ırz düşmanı koşarak eve girdi. Üst kattan hâlâ komşunun bağırışları geliyordu.
“Ne yapabilirim? Karakola gitsinler…” derken aslında burnumdan soluyordum.
Kızları tecavüze uğramış gibi tepki veren komşumuzla bir orta yol bulundu ve mağdure bir kutuya konup yakındaki veterinere yollandı. Doktor hamile kalmaması için ona bir iğne yapmış, geri geldi. Ben ilacın bu kadar ucuz olmasına da şaşırdım.
Bir kaç gün geçmişti ki, bizim pumpum, gül ağacına atlayıp üst kattaki kız kedinin olduğu balkona sıçradı. Gördüm ama ‘parasıyla değil mi?’ gibi arsız bir düşünceyle kenarda izlemeye başladım. Fakat müşteki aile bu kez hazırlıklıydı. Balkon kenarına 46 numara bir erkek terliği mühimmat olarak hazırlanmıştı. Aniden bir el terliği kapıp bizimkinin kafasına indirdi ve aşağı düşmesine neden oldu. Fiziki darbe olarak hafif fakat hareket direkt onura yönelikti. Oğlum bir daha aşk için o adrese herhangi bir girişimde bulunmadı.
Eros’u unutmayacağız.
Bu hafta bir cani tarafından katledilen Eros için yazmak isterdim. Ama vicdanı ve merhameti olan herkesin üzülmekten hasta gibi olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden vazgeçtim. Merhum Pumiş’i anmış olayım ve yine gülümseyelim istedim.
Füsun ALTINOK
Füsun ALTINOK/kentekrani
Youtube Abone Olmak İçin Tıklayınız
www.kentekrani.com 16 Mart 2024