İNSANLIĞIN HAKKINI VERİN
İnsanoğlunun yazdığı tabletlerde, papirüslerde, yazıtlarda, kitaplarda; indirilen kutsal kitaplarda kaç bin yıldır anlatılır insan olmanın kaideleri. Kolaydır ama nedense kolayına gelmez insan(!)oğlunun, kızının. Az biraz sorumluluğu vardır ya, ondan olsa gerek bu tembellik. Oysa ölçüt çok basit: kendine nasıl davranılmasını istiyorsan karşındakine öyle davran. İletişimin ana kurallarından biri budur aslında. Karşımızdakinin bizi dinlemesini mi istiyoruz, önce biz onu dinleyeceğiz; bizi anlamasını mı bekliyoruz, önce biz onu anlamaya çalışacağız; bize saygıda kusur etmemesini mi istiyoruz, önce biz saygılı olacağız. Burada saygı kavramının iki boyutunu düşünmek gerekir: saygı duymak, saygı göstermek. Saygı duymak çok açık, o kişiye, kişilik özelliklerinden dolayı (Parasından, makamından olmasın ha J Saygı kişiliğe duyulur çünkü.) önem, önemden öte değer vermek. Saygı göstermek ise farklıdır. Saygı göstermek, saygı duymasanız bile onun varlığına, düşüncelerine, davranışlarına hoşgörüyle bakabilmektir. Ama burada bir sınır vardır. O da o kişinin size veya çevreye saygısızlık edip etmediğidir. O kişi de saygı sınırlarında kalarak kendisini ifade ediyor ve gerçekleştiriyorsa sizin de ona saygınız devam eder, ama gene de o kalıplara itirazınız vardır. Konumuza dönelim…Demiştik ki, iyi insan olmanın kaideleri vardır. Bunlar da kendimize davranılmasını istediğimiz şeyleri başkasına gocunmadan gösterebilmektir. İyi insanın tanımını kutsal kitaplar, din dışı öğretilere dair metinleri felsefeciler ortaya koymuş oldukları için şimdilik bu konuyu pas geçiyorum. Şuna değineceğim çokça. “İnsan” diyoruz kendimize ama peki “insanlığın hakkını” verebiliyor muyuz?
Öncelikle şunu söyleyeyim, bu makale bir robotun insan gibi davranması için yazılmadı…Bir insanın “insan gibi” davranması için yazıldı…Yani muradım, ruhu tanımış ve ortak kaygılar, ortak sevinçler yüklenmiş ruhun birbirine güzellik filtresinden geçerek ulaşmasına katkı sunmaktır. İnsanım demek kolay. Zor gibi görünse de daha kolay olan insanlığın hakkını verebilmektir. İnsanlığın hakkını vermek, kendi hakkına razı olmakla başlayıp son lokmanı bile paylaşabilmenle biter. Ve bittiği yerde büyük bir anlam başlar.
Sanıldığı gibi iki ayağımızın üzerinde durabildiğimiz için insan olmuyoruz. Ahlak, vicdan, empati sahibi olmak; sözüne yalan, sütüne su katmamak; hodkâm değil diğerkâm olabilmektir insanlığın hakkını verebilmek. Bizim kendimize “insan” dememiz bir yere kadar geçerli ve önemlidir. Genel kanaat bizim için “insan gibi insandır” şeklindeyse yolumuz doğru, şanımız ulu, ruhumuz dolu demektir.
“İnsan”larla karşılaşmak ümidiyle…
Cüneyt GÜNDOĞDU
Cüneyt Gündoğdu/kentekrani
Youtube Abone Olmak İçin Tıklayınız
www.kentekrani.com 14 Mart 2023