SAHTE DEĞERLER CENNETİ
“Hayatımızın her alanına sızmış pek çok “sahte değer” fink atıyor ortalıkta.”
Değer sözcüğünün felsefe, edebiyat, sosyoloji, psikoloji, matematik gibi bir çok alanda birbirinden oldukça farklı anlamları var.
Sözlüklere baktığınızda bazan fiyat anlamına geliyor, bazen etik terimi olarak karşımıza çıkıyor, kimi zaman da bir şeyin layık olduğu durum anlamında kullanılıyor.
Toplumsal alanlarda da insanlara öncülük eden, yol gösteren, görüş, düşünce ya da bilimsel alanlardaki yaratıcılıkları, buluşlarıyla üstün nitelikli kişiler olduğuna inanılan insanlar da “değer olma” sıfatını hak ediyorlar.
“Üstün niteliklerine inanılan insanlar” dedim; çünkü hangi insanların üstün nitelikli olduğuna karar verme meselesi toplum kesimlerine göre değişebiliyor.
Örneğin, kültürel durum ve yaklaşımlara göre bir sanatçı bazı bölgelerde, kentlerde, sınıf ve tabakalarda “değer” olarak kabul görürken, bunlarla çelişen başka yerlerde bilinmiyor, tanınmıyor ya da dikkate bile alınmıyor.
Bu başka yerlerde, değer olarak kabul edilen başka bir sanatçı ortaya çıkabiliyor.
Etnik, dinsel yaklaşımlara göre de “değer” kabul edilen bambaşka insanlar olabiliyor.
Sonra bakıyorsunuz, devir değişmiş, gün olmuş devran dönmüş, ak koyun kara koyun ortaya çıkmış, bazılarının “değerli bir kıymettir” diye onurlandırmaya çalıştıkları birinin aslında kötü biri olduğu inkar edilmeyecek ölçüde gözler önüne serilmiş..
O kişiyi onore etmeye çalışanlar artık kendisini “değerli bir kıymet” olarak görmediklerini açıklayıvermiş.
Bir “sahte değerin” hiç de hak etmediği biçimde ödüllendirilmeye çalışıldığı göz önüne seriliveriyor.
Bu tür yanılgılara düşmemek için bu “sahte değer” meselesi önemli.
Özellikle, bizim gibi son 70-80 yılı siyasal, toplumsal, ekonomik çalkantılarla geçmiş ülkeler için çok dikkat edilmesi gereken bir husus.
Zira, sadece darbeci bir teröristin değil, özellikle saygınlığın, değer kabul edilmenin maddi manevi bir çok şekilde “getirisinin” olduğu bir toplumda, ortalıkta sahte değerden geçilmiyor.
İntihalci edebiyatçı ya da akademisyenden, yalan yanlış bilgilerle insanları manipüle eden sözde bilim insanına kadar..
Din bezirganından üfürükçüsüne, falcısına kadar..
TV programlarında köşe kapmış “kanaat önderlerinden” , Türk sporuna nizamat vermeyi kendilerinde hak gören spor yorumcularına, evrensel müzik değerlerini hiçe sayıp hiçbir değeri olmayan parçaları popüler kılmaya çalışan müzisyenlere kadar..
Sanatıyla topluma örnek olacak yaratıcılık göstermesi, insanların gerçek sorunlarını dile getirmesi gereken bir kısım sinema- dizi sektörü mensuplarına kadar..
Kendi söylediklerine kendileri de inanmayan, amaçlarının halka değil kendi çıkarlarına hizmet etmek olduğu aşikar kimi sözde siyasetçilere kadar..
Hayatımızın her alanına sızmış pek çok “sahte değer” fink atıyor ortalıkta.
Adeta ülkeyi kendileri için “sahte değerler cenneti” haline getirmişler.
Ve de bir noktada durmak , şimdiye kadar elde ettikleriyle yetinmek gibi bir gündemleri yok.
Ne yazık ki, insanlarımızın, gençlerin, çocukların önünde birer başarı öyküsü gibi şişinerek yanlış rol model oluşturmaya vicdanları razı.
Hak edilmemiş , kimisi başka insanların emeği çalınarak elde edilmiş sözde saygınlıkları, sözde şöhretleri, sözde bilgelik ya da ustalıkları içselleştirmişler, tepe tepe kullanıyorlar.
Sanki hiçbir bilimin ya da siyasetin literatüründe bugüne dek yer almamış “yeni bir toplumsal sınıf” halindeler.
Sanki, bu yeni toplumsal sınıf’ı yeni egemen sınıf haline getirme çabasındalar.
***
Toplumlar için ilerleme, gelişme ve kalkınma yönündeki en tehlikeli engelin “vasatlığın iktidarı” olduğu söylenir.
Bu, eğitimli bilgili ve toplumsal gelişmeye öncülük edecek insanların dışlanarak, liyakat gözetilmeksizin eğitimsiz, eş-dost- yakın çevrelerin yönetim kademelerine doldurulması anlamına gelir.
Aslında bu tür bir iktidarı oluşturmak için, yukarıda sözünü ettiğim sahte değerlerin varlığına büyük ihtiyaç vardır.
Zira, o tür “vasatların iktidarını” oluşturanların, bir yandan da ilerleme, gelişme görüntüsü vermeleri gerekir.
Sahte değer dediklerimiz de aslında özünde vasat olan, ancak kendilerini bir şekilde, kendileri gibilerin yuvalandıkları medya organlarında parlatan, deyim yerindeyse kimilerine “yutturan” kişilerdir.
Ve bu kişiler, ne yazık ki toplumun her kesiminde, iktidara ya da muhalefete yakın her siyasal ortamda yer almaktadır.
Bu kişilerin ülkeye ve topluma verebileceği zararı önlemenin yolu, gerçek değerleri benimsemiş insanların çabalarından geçiyor.
Coşkun KARTAL/Gazeteci
Coşkun KARTAL/kentekrani
Youtube Abone Olmak İçin Tıklayınız
www.kentekrani.com 25 Şubat 2024