Çin Seddi’nin Kendisini Asırlardır Koruyan ‘Canlı Bir Deriye’ Sahip Olduğu Keşfedildi
Çin Seddi’nin adeta yaşayan ‘canlı bir deri’ aracılığıyla dış etkenlere karşı korunduğu keşfedildi. Bilim insanları yapının biyolojik örtüsünü araştırdı.
Çin Seddi 2.200 yıllık geçmişiyle zamana meydan okumaya devam ediyor. Bilim insanları ise bu taştan yapının asırlardır nasıl ayakta kalabildiğini incelemeyi sürdürüyor. Yeni araştırmalar, yosun ve likenlerden oluşan biyolojik bir örtü sayesinde yapının rüzgâr ve yağmurun yıkıcı etkilerine karşı korunduğunu ortaya koyuyor.
Uzmanlar uzun bir süre boyunca Çin Seddi’nin bir gün erozyon nedeniyle yok olacağından korkuyordu. Bir zamanlar Çin’in kuzey sınırı boyunca uzanan bu heybetli yapı yaklaşık 20.921 kilometre boyunca devam ediyor ve geçmişi 2.200 yıl öncesine kadar uzanıyor.
Yeni bir araştırma ise biyokabuk olarak bilinen sadece birkaç santimetre kalınlığındaki ince bir tabaka sayesinde duvarın bazı kısımlarının erozyona karşı dayanıklı olduğunu ortaya koydu.
Siyanobakteri, yosun ve likenden oluşan bu biyokabuk, yavaş yavaş duvarı aşındıran rüzgâr ve yağmur kaynaklı hasarı önemli ölçüde azaltıyor
Duvarın erozyona karşı bu kadar savunmasız olmasının nedeni ise duvarın büyük bölümünün toprak ve çakıl gibi organik malzemelerden oluşan sıkıştırılmış toprak kullanılarak inşa edilmiş olmasından kaynaklanıyor.
Kayıp Rıhtım İnternet sitesindeki habere göre; Science Advances‘ta yayımlanan bir makalede bu durum şu ifadelerle açıklanıyor:
“Klasik bir sıkıştırılmış toprak yapısı olarak Çin Seddi, rüzgâr kaynaklı erozyona, yağışların aşındırmasına, tuzlanmaya ve donma-çözülme döngülerine karşı son derece hassastır. Bu da çatlama, parçalanma ve hatta sonunda çökme gibi ciddi sonuçlar doğurur.”
Ancak aynı zamanda bu doğal malzeme, duvarın korunmasına yardımcı olan biyokabuk gibi canlı organizmalar için de mükemmel bir ortam sağlıyor.
Bu siyanobakterilerin ve diğer mikroorganizmaların yapıyı güçlendirmeye yardımcı oluşu, organik malzeme için doğal bağlayıcı olan ve çimento işlevi gören polimer gibi maddeler salgılamalarından kaynaklanıyor.
Çalışmanın yazarlarından Bo Xiao, verdiği bir demeçte bu konuya dair şunları söylüyor:
“Biyokabuk tabakası içindeki bu çimento işlevi gören maddeler, biyolojik filamentler ve toprak agregatları (en küçük doğal toprak parçası), dayanıklılığa ve erozyona karşı güveli bir ağ meydana getiriyor.”
Bilim insanları, biyokabuklarla kaplı bölümlerden alınan örnekleri çıplak bölümlerden alınan örneklerle karşılaştırarak bunların duvarı koruma seviyesini test etti. İnceledikleri duvarın yaklaşık 482 km uzunluğundaki bölümünde duvarın yüzde 67’sinin biyokabuklarla kaplı olduğunu buldular. Bilim insanları daha sonra biyokabukla kaplı bölümlerin gözeneklilik ve aşınabilirliğinde kayda değer bir azalma kaydedilirken bu bölümlerin dayanıklılık ve stabilitede ise büyük artış gösterdiği belirlendi.
Araştırmada yer alan veriler şu şekildeydi:
“Çıplak sıkıştırılmış toprakla karşılaştırıldığında, biyokabukla kaplı bölümlerin gözeneklilik, su tutma kapasitesi, aşınabilirlik ve tuz tutuşunda %48’e varan bir azalma gözlemlenirken dayanıklılık ve agregat stabilitesinde %37 ila %321 oranında artış olduğu ortaya çıktı.”
Çalışma ayrıca Çin Seddi’nin yalnızca yüzde 5,8’inin iyi korunmuş durumda olduğunu, yüzde 52,4’ünün ise tamamen ya da ciddi biçimde bozulduğunu belirtiyor.
Biyokabukların keşfi ve toprak yüzeyinde sadece birkaç santimetre kalınlıktaki ancak elementlere karşı güçlü bir koruma sağlayan koruyucu tabakanın varlığı, bilim insanları ve tarihçilere az da olsa umut veriyor.