📽️PLASTIC/ MÜZİK /SÖYLEŞİ
“Instagram’ın herkesi fotoğrafçı yapabildiği bu dönemde, müzik platformları da doğal olarak herkesi müzisyen yapabiliyor”
2000’lerin başında kurulan ve her çalışmasına yenilikçi bir bakış açısıyla yaklaşarak bugünlere kadar gelen PLASTIC Grubu ile, On Air Music tarafından yayınlanan yeni parçaları “Her Gün’’ü, müzik sektörünü ve projelerini konuştum. İyi okumalar.
2000’li yılların başında kurulan bir müzik grubusunuz. Bu kadar uzun süre bir arada müzik yapmanın sırrı ne diye söyleşiye başlamak istiyorum. İlave olarak da sorayım: Grubunuzun adını PLASTIC koymanın hikayesini Burak Soyer söyleşisinden öğrendim ama sizinle yeni tanışacak okuyucularımız için bir kez daha yanıt vermenizi rica edeceğim.
İlk sorudan başlayalım. Evet epeyce uzun zamandır PLASTIC sahnede. Bu sene tam 20 yıl oldu. Ama itiraf edelim kolay olmadı. Grup isim olarak varlığını değişmeden sürdürmüş olsa da grup elemanları zaman içerisinde fazlaca değişti. Buna rağmen grubun genel bir düşünce yapısı ve hedefi olunca gelen de giden de buna ayak uydurmayı başardı diyebiliriz. Yani aslında artık PLASTIC belirli bir tarz ya da müzikal yaklaşımı -üyelerinden bağımsız- temsil eder oldu. En azından Adana’ da böyle bu. Dolayısıyla gruba geçici ya da kalıcı olarak katılan herkes ya bu bilgiyle bize katıldı ya da sırf bu sebeple ayrıldı. Galiba işin özünde bu var.
Grup ismine gelince, Radiohead ile tanıştığımız dönemden bu yana fikirlerini, üretme biçimlerini ve elbette şarkılarını dikkatle takip ettiğimiz bir grup oldu. Dolayısıyla bizi ciddi anlamda etkilediğini söyleyebiliriz. Tabii bizi böyle etkilemiş bir grubun ana fikrini çok sevdiğimiz bir şarkısından esinlenerek gruba isim vermek de kaçınılmaz oldu.
Şarkının yapay -plastik- bir geleceği öngören bir hikâyesi, kusursuz servis edilmeye çalışılan bir imajın ardındaki çok daha karmaşık, kompleks ve belki de görünenden çok daha zayıf bir benliğin gizlenme çabasına değinmesi tam da bugünü anlatıyor sanki.
Grup elemanlarınızdan da kısaca bahsedebilir misiniz? Kadro ilk günden bu yana değişti mi? Neler yaşandı bu geçen sürede?
Grup şu an Eren (vokal, gitar), Arda (bas gitar, klavyeler), Seren (gitar, geri vokal), Aykut (davul-perküsyon) ve Caner (gitar, geri vokal) olarak devam ediyor. Seren bu aralar İstanbul’ da olduğundan Adana’ daki programlara maalesef katılamıyor. Ancak kayıt v.b. çalışmaların tamamında yer alıyor.
Kadro meselesine gelince, PLASTIC ismen ve fikren değişime uğramamış olsa da grup elemanları bu süreçte epeyce değişti. Bu değişikliklerin birden fazla sebebi oldu tabii. Kimileri müzikten bağımsız kariyer planları çerçevesinde, kimileriyse müzikal tercihler sebebiyle ayrıldı veya katıldı. Hem festivallerde hem de çeşitli şehirlerde çokça sahne yaptık. Ancak grubun hem performans hem de kendi müzik üretimi anlamındaki tercihleri veya tarzı popüler olandan epeyce ayrışıyor.
Haliyle de Türkiye müzik sektörü pastasından aldığı pay da aynı oranda ayrışıyor. Bu salt maddiyata yönelik refleks de doğal olarak kişilerin planlarını ve tercihlerini belirliyor.
Son parçanız ‘Her Gün’ün günümüz insanının içinde bulunduğu teknoloji ve aşırı tüketim döneminin günlük yaşama yansımalarını konu alan bir şarkı olduğunu ifade ediyorsunuz. Dinleyicilerinizden aldığınız yorumlar nasıl şarkı hakkında? Yine eklemek istiyorum. Toplumun çoğunluğu şarkınızda anlatılan durumun içinde mi sizce? Bu durumdan kurtulmanın formülü var mı sizce?
Evet aslında daha çok bu teknoloji ilintili aşırı tüketim meselesinin ve aynı zamanda içinde yaşadığımız sistemin insanı bir tür tekrara sürüklediğini düşünüyoruz. Şarkı da bundan bahsediyor dediğiniz gibi. Yani henüz şarkı çok yeni. Dinleyicilerden geri dönüş alabilmek için belki biraz daha izlemek gerekiyor. Listelerde yer alması, çokça çalınması gerekiyor ama malum platformların editörleri müzik tercihlerini “başka” yönde kullanıyor. Fakat öte yandan canlı çaldığımızda bizi mutlu eden geri dönüşler alıyoruz.
Muhtemelen büyük bir çoğunluk bu tekrar ve tüketim durumunu tecrübe ediyor. Bu durumdan bir kurtuluş var mı açıkçası biz de pek kestiremiyoruz. Gidişata bakınca da öyle pek kolay bir kurtuluş yok gibi. Fakat belki bir kurtuluş aramamak gerek. Kimileri için bu artık bir yaşam biçimi. Hayatın tam da kendisi. Dolayısıyla belki de kurtulmak gerekmiyor.
Canlı konserlerinizde dahil olmak üzere kendinizi her zaman daha deneysel ve reformist olmaya zorladığınızı belirtiyorsunuz. Bunun dinleyiciniz üzerindeki etkilerini gözlemleme şansınız oldu mu?
İşin gerçeği gözlemledik dersek biraz yalan olur. Fakat bu süreçte fark ettiğimiz şeyler de oldu. Gerek sahne disiplini ve gerekse de teknik ekipman anlamında kendimizi daima yenilemeye çalıştık. Dolayısıyla bu eylem gerek sahnede yeniden düzenlediğimiz parçalara gerekse de kendi müzik üretimimize nitelik bakımından önemli katkılar sağladı.
Kısacası bir standart belirlemeye özen gösterdik. Yer veya maddi koşul ayırmaksızın bu standardı gittiğimiz yere götürmeye çalıştık, hala çalışıyoruz. 20 yılın sonunda bugün hala her çaldığımız mekânda dostlarımızı görebiliyor, bizi henüz fark eden yeni dinleyicilerimiz de sürekliliğini koruyabiliyorsa bu durum muhtemelen tam da bu sebepledir.
Yine önceki söyleşinizde “Sosyal medyada fotoğraf paylaşır gibi şarkı paylaşılan bir sisteme doğru evrildi müzik sektörü. Tüm dünya adına kesin yargılardan kaçınsak da Türkiye’de bu işin böyle olduğu çok açık.” demişsiniz. Sektör bu şekilde ilerlerse sonu nereye varacak? Bu gidişe dur demek için ne yapmak gerekiyor?
Nitelikli işleri desteklemek, paylaşmak ve o işlere emek verenlerin bilinir olmasını sağlamak gerekiyor. Maalesef iki cümleyi bir araya getirmekte zorlananların ürettiği şarkıların bazı platformlarca bir anlamda dinleyiciye dayatıldığı tuhaf bir dönemden geçiyoruz. Popülerleştirilen bu “şeylerin” hem üretim hem de tüketim anlamındaki basitliği -kolay para kazanma- hevesini körüklüyor. Instagram’ ın herkesi fotoğrafçı yapabildiği bu dönemde, müzik platformları da doğal olarak herkesi müzisyen yapabiliyor. Fakat, 3-5 yıl içerisinde olmasa da bu tuhaflığın ve vasatlığın yakında sona ereceğini düşünüyoruz.
Yeni yıla az kala yeni projelerinizden de bahsedebilir misiniz? Konserleriniz devam edecek mi ve artık şarkılarınızla daha sık buluşma imkânımız olacak mı?
Bir süredir rutin olarak sahnedeyiz. Tabii arada konserler için talepler de oluyor ancak şimdilik önümüzde rutin programımız dışında bir takvim oluşmadı. Belki havaların ısınmasıyla yeni haberler verebiliriz.
Kayıt aşamasında olduğumuz şarkılarımız var. Onları tamamlamak üzereyiz. Fakat bu sefer belirli bir tema çerçevesinde bütün bir albüm yapmayı ve onun üzerinden hareket etmeyi istiyoruz. Tabii bu biraz zaman alacak gibi.
Klasik sorumu size de sormalıyım. PLASTIC’ın elinde sihirli bir değnek olsaydı ne yapardı?
Şimdi bu soruya tüm dünyayı kapsayacak oldukça klişe bir cevap verebilir, dünyaya barış ve dostluk getirmek isterdik diyebiliriz. Fakat insanın olduğu yerde bu dokunuşun getireceği çözüm kalıcı olmaz.
Dolayısıyla daha gerçekçi ve içinde bulunduğumuz alanı ilgilendiren bir dokunuş yapmak isterdik. Sahnedekilerden sahne gerisindekilere kadar üretime katkıda bulunan herkes için adil bir müzik sektörü ve emek veren herkesin hak ettiği ölçüde değer görebileceği bir sistem için uğraşırdık.