Kent Ekranı

CEVHER/BAŞKA BİR DÜNYANIN RÜYASINA UYANMAK

CEVHER/ KİTAP / BAŞKA BİR DÜNYANIN RÜYASINA UYANMAK

Şiir yaşamdan ayrı değildir, bizzat onun sütünden emer, beslenir. Güneşin, ışığın, günün pusu düşer üzerine. Denizin sisi ile örtülür, fırtınasıyla savrulur. İnsanın hüznü, kederi yağar içine.  Şiir bir bakıma an’ın, zamanın fotoğrafını çeker. Bu yüzdendir ki an’da biriken şimdi, geçmiş ve gelecekle yol sürer.

Emel Koşar’ın şiirine/Cevher’e (Artshop Yayınları, İstanbul 2023) baktığımızda da benzer özelliklerle karşılaşırız. Şimdiden başlayarak geriye doğru bir nehirde giden tarih çizelgesi içinde akar. Dünyaya renk katmış, mânâ vermiş kadınlar geçididir Koşar’ın şiiri. Dişil dilin yankısını yansır. Şiirden şiire, şarkılara, masallara doğru eser bu ses.

“aşkımın neferisin, şevkle estim sana/yokluğumla dağılsın karanlığın/nakkaş sarmaşığı, yakut kalemim/sende yankılansın buruk şarkılarım” (s. 21)

Mücevherlerle donatır, eşleştirir her birini. Tutkularla örülü yaşamlarını sözcüklerle, dizelerle bezer. Çizdiği atmosfer içinde kaybolur insan. Hangi zamandayım, kiminleyim? Anımsamanın bozucu huzursuzluğu sarar. Şeyh Gâlîb’den epigraflarla dikkati çeken Emel Koşar, doğal taşların sırlarını ve şifalarını sözcüklere yükler. “Emellenmiş ân”, cevherin (insanın özü) sesini şiirin “-e hâli”nde çoğaltır: “inatla geçirdim taşlaşmış ipliği iğneye/kaderine ortak oldum kumaşın/kimse benden daha kırmızı değil/kalbimdeki desen gülün açılışıdır/yedi kapıdır, renk dalgasıdır cevher” (s. 42)

Koşar, başka bir zamanın nehrinde yıkar mısralarını. Başka bir sarayın merdivenlerini çıkarsınız. Başka dünyaların rüyalarını görür, başka diyarların suyundan içersiniz.

 “şiir bir ırmak gibi akıyordu hayatımda/şevkle tutundum melisa kokan mısralara/kumaşın inişli çıkışlı rüyası/Hermes’in terziliğine muhtaç” (s. 35)

Şiirin ülkesi yok, sınırı yok, bedeni yoktur.  Şiir nefes, şiir ruhtur. Geçmişe bizi bağlayan bütün o sözler, deyişler…şimdinin içine işlemiş olarak var ediyor kendini. Yer yer Divân şiirine yaklaşan söyleyiş biçimleri ve ona öykünmeden, onun temsil ettiği yaşamları, renkleri bize duyuruyor. İç dünyamızı, söz dağarcığımızı katman katman açarak. Geçmiş ötelerden gelerek buzdan bir kamaymış gibi sokuluyor bugüne. Bugünün güzelliklerini, albenisini, göz alıcı bütün o şeyleri de kapsayarak. Kesip, biçip, şekillendiriyor yeniden. Bize sunduğu büyülü bir dünya. Bilmediğimiz ya bilip de farkına varmadığımız ya da geride bıraktığımız o şeyler…

“bekliyorum bulutların bittiği yerde/efsunlu zamanlar, ıtırlı rüzgârlar sesinin esiri” (s. 13)

Kadınların sesleri kafanızda yankılanır, sözleri kulaklarınızı doldurur. Gelir bir mısra dudaklarınızı işgal eder. Belli ki kurtulamayacağız onun şiir aurasından. Tınısı içimizde akseden, unutmadığımız ninniler misali.

“kimse benden daha kırmızı değil/kalbimdeki desen gülün açılışıdır/ yedi kapıdır, renk dalgasıdır cevher” (s. 42)

Sibel ÜNAL/Yazar

Sibel ÜNAL/kentekrani

Youtube Abone Olmak İçin Tıklayınız

www.kentekrani.com 11 Aralık 2023

Yazarın Tüm Yazıları

Exit mobile version