CUMHURİYETİN YÜZÜNCÜ YILINI “İDRAK EDERKEN”
Cumhuriyetin yüzüncü yılına ulaştık. Mutluyuz, gururluyuz.
Yüzyllarca, bin yıllarca, sonsuza dek sürecek, demokratik, hukuk ve adaletin egemen olduğu, yurttaşlarını her gün daha çok mutlu eden sağlıklı bir ömür diliyoruz Cumhuriyetimize.
Bu yüz yıl aslında ne kadar da soluk soluğa geçti değil mi?
Bütün dünyada neler yaşandı; nefes nefese süren bu insanlık koşusuna kimler katıldı, katılanların hangileri yarı yolda tökezledi ,düştü, kayboldu ?
Ortaya çıkan, dünyayı ayağa kaldıran umutlar nasıl birer birer kayboldu, ya da güç kavgalarının egemenleri tarafından tezgahlanan şeytanca oyunlarla kaybolmaları sağlandı?
Bu yüz yılda gelip geçen insan kuşakları, neler gördüler? Biz Türkiye’nin bir bölümü kaybolan nesilleri neler gördük?
Ne gelişmeler, ne ilerlemeler, ne çöküşler, ne bunalımlar, ne haksızlıklar, adaletsizlikler, ne baskılar, ne zulümler yaşadık?
Bundan tam yüz yıl önce, 29 Ekim 1923 günü , Büyük Millet Meclisinde Gazi Mustafa Kemal’in “efendiler bugün Cumhuriyeti ilan ediyoruz” sözü yankılandığında ve ülke insanlarını , yurt dışına kaçmış bir padişahın sahipsiz hale getirdiği kulluktan vatandaşlığa terfi ettiren büyük devrim gerçekleştiğinde dünyanın nelere gebe olduğunu bilen kaç kişi vardı?
Lakin yüz yıl boyunca vatandaş haline gelmiş “eski kulların” önemli bölümü, umudunu kesmedi bu “yeni rejimden”.
Başına gelen bunca felakete, karşılaştığı düşmanlıklara, ikide bir çelme takılmasına, bambaşka kisvelere büründürülmeye çalışılmasına, “koruma ve kollama harekatları” adı altında kuruluş amaçlarının emperyalist güçler adına yok edilmeye uğraşılmasına karşın, insanlarımız hala ondan umudunu kesmedi.
Aradan geçen yüz yılda dünya savaşları, soğuk savaşlar, bölgesel çatışmalar, açık ya da kapalı “ iç isyanlar” gördü geçirdi.
Kimi zaman “kurtarıcılar” zuhur etti. “bu memleketi önce kurtarıcılardan kurtarmak lazım” diye itiraz etmek isteyenlerin anında sesi kesildi.
Gün geldi, bu ülkenin yetişmiş eğitimli insanları, aydınları, sanatçıları, yazarları, bilim insanları aslında Cumhuriyete zarar vereceğini gördükleri “ icraata karşı çıktıkları” için cezaevlerine dolduruldular. Gerçek yurtseverler asıldı, işkence gördü, katledildi.
Gün geldi, uluslararası anlaşmalara katılarak ülkenin vatandaşlarına söz verilen “insan hakları”nın uygulandığı insanlar arasında ayrım gözetildi.
Daha neler neler oldu, yaşadık, biliyoruz.
Yüz yıl boyunca yaşanan her haksızlık, yapılan her adaletsizlik yüreğimizi kanatıyor.
Aslında, destansı bir kurtuluş savaşıyla, kanla, canla ulaşılarak elde edilmiş olan “insanına vatandaş olmayı sağlamış” cumhuriyetinin kurucularının ortaya koyduğu ilkelere sahip “gerçek” Cumhuriyetin de, kendi adına yapılan her olumsuzlukta yüreği kanıyor, onu da biliyoruz.
İşte o gerçek Cumhuriyetin yüzüncü yılını “idrak eden” vatandaşların umudunun hiç azalmadığından da haberdarız.
Doğrusu Cumhuriyetin yüzüncü yılını idrak etmekle Cumhuriyetin ne olduğunu idrak etmek arasında fark var.
Yüzüncü yılı idrak etmek, yüzüncü yıla ulaşmak anlamına geliyor.
Dünyada bin bir türlü devletin yıkılıp kurulduğu bir çağdönümünde bu elbette kolayca başarılacak şey değil.
Hep birlikte başardık. Bunda hepimizin, çalışan, üreten , emek veren, vergi ödeyen, bu koca tarih boyunca yaşanan yolsuzluklara, hırsızlıklara, hortumculuğa, vurgunculuğa karşı yıkılmamayı sağlayan her bireyin katkısı var.
Lakin, Cumhuriyetin ne olduğunu idrak etmek, yani kavramak, algılamak meselesinde sıkıntı çıkabiliyor.
Bu durumda, bir yüz yıl dönümüne ulaşmakla bir anlayışı doğru algılamak, kavramak arasındaki zaman zaman açılabilen makası daraltmak gerekiyor.
Mesele, gelecek uzun yılları idrak ederken, geleceği de doğru idrak edip Cumhuriyeti her türlü olumsuzluktan, kötülükten arınmış bir halde gelecek kuşaklara emanet edebilmek.
Cumhuriyetimizin yüzüncü yılı bir kez daha kutlu olsun!
Coşkun KARTAL/Gazeteci
Coşkun KARTAL/kentekrani
Youtube Abone Olmak İçin Tıklayınız
www.kentekrani.com 26 Ekim 2023