ÇATIŞTIRMA VE SAVAŞTIRMA USTALARI OLAN ŞAM ŞEYTANLARI…
Ülkemizde çok sık kullanılmasa da Orta Doğu’da yaygın olarak kullanılmaktadır.
İslam mitolojisinde ’’İblis’’ adıyla anılan şeytan, cennetten kovulduğunda bazı hikâyelerde Şam şehrine geldiği rivayet edilir. Her türlü kötülüğün kaynağıdır. Özellikle Şam tüccarlarının hırsları, haksız kazançları ve entrikaları için kullanılır. Şam, her türlü faaliyetin şüpheli karşılanması gereken bir yerdir.
Şam Şeytanı, bir şehirden çok bir bölgenin tutkunudur.
Ve bu Şeytan, dün olduğu gibi bugün de Orta Doğu’nun tamamındadır.
Mustafa Kemal, bölgeye ilki 1905 yılında 24 yaşında genç bir yüzbaşı iken gider.
Şehir Orta Çağ koşullarındadır. İslam’ın Arap yüzü, Anadolu’nun Türk gelenekleri ile harmanlanmış anlayışı ile hiç örtüşmemektedir.
İkinci Şam görevi, on iki yıl sonra mirliva rütbesiyle gerçekleşir. Osmanlı, cehalet ve yönetim zafiyeti nedeniyle çökmektedir. İmparatorluk parçalanırken ordu da bitap vaziyettedir.
Türk karşıtlığı, Arap İngiliz ortaklığı ve entrikalar diz boyudur.
İslam kardeşliğinin ve yüzlerce yıllık komşuluğun hiçbir önemi yoktur.
Kutsal yerlerin korunmasını sağlayan Osmanlı askerleri açlığa, susuzluğa ve işkenceye uğratılmaktadır.
Sözüm ona İslam’ın savunucuları, Hıristiyan İngilizlerle ve casuslarıyla kol koladır.
İngilizler; Musul’u, Bahreyn’i ve Basra’yı işgal ederken, Türk’ün ana yurdu olan Anadolu da, başta yine İngilizler olmak üzere emperyalistlerin saldırısına uğrayacaktır.
Bu koşullarda Mustafa Kemal’in tek düşüncesi vardır;
Orta Doğu bataklığı Türk’e vatan olamaz!
Savunulması gereken yer, anavatan Anadolu’dur.
Hatt-ı müdafaa yoktur, sath-ı müdafaa vardır.
Ve sonsuza kadar o satıh, Anadolu’dur…
Dün bölgede Şam Şeytanları’nın başını İngilizler çekiyordu.
Öyle ki, Arap’tan daha çok Müslüman(mış) gibiydiler.
Ne Arap’ın, ne de İngiliz’in kutsal topraklar umurundaydı.
Ulus bilincinden yoksun Araplar, İngiliz’in altınlarını Osmanlının şefkatine tercih etmişlerdi.
Vekâlet savaşları; toplumsal yapının bölündüğü, hukukun olmadığı, eğitimin mumla arandığı bölgelerde olur, temsilen savaşlardır. Günümüzde küresel güç rekabetinin bir parçası olan vekâlet savaşları, işte bu coğrafyada süregelmektedir.
Dün İngiliz vardı, bugün; Amerika ve Rusya var.
Nisan 2003’de Bağdat’ın uydurulmuş nedenlerle ABD tarafından işgali hafızalarımızdadır.
Dün bölgedeki enerji kaynağı İngilizlerin iştahını kabartıyordu, bugün Amerika ve Rusya’nın…
Dün İsrail yoktu, bugün vaat edilmiş(!) topraklar yetmiyor kendilerine!
Velhasıl bugün Dünya’nın işi de, bizim işimiz de daha zor.
Biz, Mustafa Kemal Atatürk’ten beri ulusların kaderlerini tayin hakkına inanırız.
Ancak ulusal boyutlarda bir tehlike söz konusu ise tehlikeye yakın bir konumda oluruz/olmalıyız.
Yakınında olmanın, içinde olmak anlamına gelmediğini bilecek kadar deneyime sahip bir ulusuz.
Ancak…
Büyük Orta Doğu Projesi’nin ülkemizi de ilgilendirdiğini, güncel durumu kesinlikle böyle okumamız gerektiğini bilmek durumundayız. Coğrafya ve tarih bizi zorlarken, güçlü bir dış politikanın, güçlü bir içyapıyı gerektirdiğini de unutmamalıyız.
Bugüne kadar Türkleşmiş Arap hiç görmedik. İnşallah tersini de görmeyiz.
Son sözümüz Falih Rıfkı Atay’dan olsun;
’’Floransa ne kadar bizden değilse, Kudüs de o kadar bizden değildir’’
Saygı, sevgi ve inançla,
Kemal YALNIZ/İktisatçı
Kemal YALNIZ/kentekrani
Youtube Abone Olmak İçin Tıklayınız
www.kentekrani.com 13 Ekim 2023
Not; 3 Nisan 2022 tarihi yazıya güncel ilavedir.
İlgili Haber ;