‘OYUNDA KALMAK YADA OYUNDAN ÇIKMAK, BÜTÜN MESELE BU!’

0
‘OYUNDA KALMAK YADA OYUNDAN ÇIKMAK, BÜTÜN MESELE BU!’
Altı yıl önce uyuyamadığım bir gecenin sonunda arkadaşımın göndermiş olduğu videonun sosyal medyada yayınlanmasının üzerinden henüz bir saat geçmişti. Çok tazeydi yani.  Tüm gece hiç uyumamış ve bu veda videosunda söylenenlere çok yakın hissetmiştim kendimi. Mehmet Pişkin’den bahsediyorum.
Seyretmeye başladığım ilk andaki duygumu çok net hatırlıyorum. Umarım ölmemiştir diye geçirmiştim içimden. On dört dakikalık bu video’da karşımda gördüğüm naif adam çok huzurlu ve ne istediğini bilen bir görüntü sergiliyordu. Sakin konuşuyor yapmaya karar verdiği şey üzerine çok düşündüğünü söylüyordu. Öylesine kararlıydı ki umarım bir terslik olmaz diyordu. Üstelik; taşan bir bardakta birkaç damlayı sorumlu tutmak çok doğru gelmiyor bana… Diyerek kimsenin bu durumdan tek başına sorumlu olmadığının altını çiziyordu.
Şimdi tam da burada İngiliz şair William Ernest Henley’nin  tüm dünyada tanınmasını sağlayan şiirini paylaşmak istiyorum. Mehmet Pişkin’i o sabaha karşı seyrettiğimde bu şiirin son iki dizesi gelmişti aklıma çünkü.
Yenilmez
Beni saran geceden başka
Kapkaradır o çukurda baştan başa
Hangi tanrılar bahşetmişse bana
Şükrederim yenilmez ruhum için onlara
Kötü şartlarda olsam bile
Ne korktum, ne de ağladım kimselere
Kaderin pervasız darbelerinde bile
Kana bulansa da başım, eğilmedi asla
Bu gazap ve gözyaşı ülkesinin ötesinde
Görünmez gölgelerin dehşetinden başka bir şey
Ve beni bulur o senelerin tehdidi
Bulacaktır da korkusuz
Kapı ne kadar dar olsa da
Cezalarım ne kadar ağır olsa da
Kaderimin efendisi benim
Ruhumun kaptanı benim
Kaderimin efendisi benim
Ruhumun kaptanı benim
Mehmet Pişkin gittikten sonra yazıldı, çizildi üstüne çok konuşuldu, hatırladığım kadarıyla twitter’da birkaç gün trend topic oldu.  Korkunç şeyler söyleyenler de saygı duyanlar da vardı.
Aslında içimize dönüp baktığımızda, bu eylemin kişinin tamamen kendi iradesinde olduğu gerçeğini biliyorduk. Toplumun bazı kesimlerinde şiddetle ret edilen sonsuza kadar cezayı hak eden bir durumdu aynı zamanda.
Nereden bakarsanız bakın, nasıl düşünürseniz düşünün olan çok acıydı, genç bir adam önünde yaşayacağı uzun yılları elinin tersiyle itip ben bu oyundan hoşlanmadım çıkıyorum demişti.  Burada öldüğüne mi üzülmeliydik yoksa bu hale gelmiş olmasına mı?
Bir başka deyişle nasıl bir oyunun içine düşmüştü ki çıkmaya karar verdi, devam edemedi. Şimdi duyar gibi oluyorum, bazılarınız “hasta ruh bu, yani bu adam hasta olmasa böyle bir şeyi yapmazdı” diyor.
Romalı filozof Seneca; “İyi insan yaşaması gerektiği kadar yaşar, yaşayabildiği kadar değil” der.
Seneca’nın aksine birçok ünlü düşünür “bizim hayattan nefret edip yüz çevirmemiz doğaya aykırıdır” diye karşıt görüş ortaya atar.
Asıl olan ise Mehmet Pişkin’in 16 Ekim 2014 tarihinde sabaha karşı kaderinin efendisi olarak ruhunun kaptanlığını yapmış olması bence. Elimizdeki yalın gerçek bu. Çok ince bir çizgi, toplumun yapısının temelinden sarsılmaması, her şeyin anlamının yitmemesi için yapılacak herhangi bir yorumun yeterince dürüst olabileceğini düşünmüyorum. Bir noktaya geliniyor ve oradan ileriye geçilemiyor. Tümden ret etmenin fazla sığ, bunun yanında kabul etmenin de dibi bucağı görünmeyen, güneş ışınlarının ulaşamayacağı kadar derin sular olduğunun farkındayım.
Hangimiz zaman zaman kendisini yalnız ve çaresiz hissetmiyor ki. Hangimiz gözümüzü boyamak için elimize tutuşturulmuş renk renk bilyeleri fırlatıp oyundan çıkmak istemedik ki?
Bu bilyeler için mahallenin iri yarı çocuğunun bizi ezdiğini, korkudan evden çıkamadığımızı herkesten gizlesek bile kendimizden saklayamadığımız olmadı  mı? Böyle hissettiğimizde yok olup gitmeyi hangimiz istemedik ki?
Oyunda kalmak  ya da oyundan çıkmak bütün mesele bu !
Şunu isterdik; oyun devam etsin mutsuz ve rahatsız da olsa arkadaşımız yanımızda kalsın gözümüzün önünde olsun. Peki neden? Çünkü gitmesi bize acı verecek, güvenli olsun diye dizimize kadar girdiğimiz sudan açılmayı göze alıp onu bulmamız gerekecek. Bu kez biz rahatsız olacağız. Korkacağız, ya boğulursak? Ya biz de oyunun anlamsızlığını fark edersek?
Geldiğimiz bu noktadan bir adım daha ileri gidemeyiz. Rahatımızın kaçacağını biliyoruz çünkü. Böyle durumlarda insanlar genel olarak kesin bir ret ve dışlama yoluna giderler. Kim korkak, kim cesaretli burada büyük sorudur. Cevabı verilemeyecektir. Çünkü hiçbir taş yerinden oynatılmamalıdır, herkes yoluna gitmelidir.
Peki.
Böyle devam edelim o halde, rahatımızı kaçırmayalım diyeceğim ama Mehmet Pişkin bize bir veda videosu bıraktı. Bir yerde okumuştum, videoda konuşurken gözlerinde ifade olmadığından, donuk baktığından bahsediyordu bir uzman. Biliyor musunuz ben çok sıcak baktığını ve sevgi dolu olduğunu görmüştüm oysa.
Geceyle gündüz kadar birbirinden farklı düşünceleriniz olabilir Mehmet Pişkin’le ilgili fakat onun herhangi birimizden farklı olmadığını söyleyebilirim. Eğer bir farkı varsa oyundan kendi isteği ile çıkma iradesine sahip olması diyebilirim.
İyi dileklerini göndermiş; HOŞÇAKALIN. AŞKLA YAŞAYIN. ÇOK GÜZEL OLSUN HAYATINIZ.
Siz siz olun oyunda kalın. Şartlar değişebilir, lehinize dönebilir.
Düşünmemizi sağlayan Mehmet Pişkin’in anısına saygıyla. Umarım daha iyi bir yere gitmiştir.

Hüma SEVİM

humasevim02@gmail.com

HümaSEVİM/kentekrani

Youtube Abone Olmak İçin Tıklayınız

Yazarın Tüm Yazıları

www.kentekrani.com 18 Ekim 2020