SÖYLEŞİ; Özgür AYDIN… Blues ve Çağdaş Müzik…
‘Bir şairin tek şiir içeren bir kitap çıkarması ne kadar tuhaf ise sadece single çıkaran bir müzisyen de o kadar tuhaftır’
Blues ve çağdaş müzik temsilcilerimizden Özgür Aydın ile son albümü “Harvest”i, çağdaş müzikle, popüler müzik arasındaki ayrımı ve yeni projelerini konuştuk.
Müzikle ne zaman tanıştınız? sorusuyla röportajıma başlamak istiyorum ve bu soruya ilave olarak da şunu sormak istiyorum: Lise eğitiminizden sonra CD, plak ve kaset satışı yapılan dükkanlarda çalışmanızın bir nedeni var mıydı? Bu tercihiniz bilinçli miydi?
🎼 Müzikle ilgilenmeye ortaokul yıllarımda başladım. O yıllarda bağlama çalarak başlamıştım ve radyodan keşfettiğim dış kaynaklı modern müzikler etkisiyle ilk gitarımı liseye başladığımda aldım. 90’lı yılların başında TRT Radyo 3 programlarını dinleyerek ve bulabildiğim müzik ile ilgili dergi ve kitapları okudum. Müzik dükkanında çalışmaya lise bitiminde üniversite hazırlık aşamasında başladım. Çalışma nedenim elbette para kazanmak ve aynı zamanda müzik dünyasını ve dinleyiciyi daha yakından tanımak içindi. Kısa zamanda müzik benim için büyük bir tutku haline geldi. Bütün gün albümleri dinliyor ve alışverişe gelen dinleyicilerle sohbet edip bir çok bilgiyi ve deneyimi ediniyordum.
Fizik mezunusunuz ve akademik hayatınızı fizik doktorası yaparak sürdürüyorsunuz. Size göre; fizikle, müzik arasında bir ortak nokta var mı?
🎼 Kuşkusuz fizik hayatımda ilk eğitim yıllarımdan itibaren en yakın hissettiğim bilim ve felsefe dalıdır. İleriki yıllarda da bu tutkuyu devam ettirdim. Fiziğin müzikle ilgili teknik olarak ortak noktaları vardır elbette ancak ben daha çok felsefik açıdan birbirine yakın buluyorum. Fizik konulara ve olgulara belirli bir referans noktasından başlayarak matematik yardımıyla sonsuzluğa götürmeye çalışır. Açıkçası bu durum “Progressive” bir bakış ve düşünce sistemi ortaya koyuyor. Ürettiğim müzikleri de bu Progressive bakış açısı etkilemekte ve bu yüzden merkezi bir ortak noktaya sahip fizik ve müzik benim için.
2015 yılında Antalya’ya yerleşerek “Supernova Music Lab” adını verdiğiniz kendi ev stüdyonuzu kurmuşsunuz. Bu kararı almanızda ne gibi etkenler rol oynadı? Yine soruma ekleyeyim. Ev stüdyonuzun müzikal çalışmalarınıza katkısı mutlaka vardır ama sizce dezavantajı da var mı?
🎼 Evet 1999- 2015 yılları arasında hem okul hem de iş hayatım yoğun olarak Eskişehir’de geçti. Antalya’ya taşınmamın çok özel bir sebebi yok. Ama biraz sakinliğe ulaştığımı söyleyebilirim sanırım bu nedenle oluşturdum stüdyomu. Aslında “Supernova Music Lab” ismi de tam olarak fiziğin ve müziğin hayatımdaki etkisini anlatıyor. Ev stüdyosunun çalışmalarıma katkısı elbette çok fazla. Kendime ait bir fizik laboratuvarında çalışır gibiyim. Müzik teknolojileri son yıllarda çok hızlı gelişti ve değişti. Ev stüdyosu kavramı bu gelişmelerden sonra oluştu ve teknoloji olabilecek dezavantajları azalttı. İşimi etkileyecek boyutta dezavantajlar yaşamadım.
Blues ve çağdaş müziğin başarılı temsilcilerindensiniz. Bununla birlikte ülkemizde dinleyeni az da olsa aslında sınırları olmayan ve her ülkeden dinleyeni olan bir müzik türünü üretmeye çalışıyorsunuz. Ülkemiz ve global perspektiften baktığınızda dinleyici kültürü olarak neler söyleyebilirsiniz?
🎼 Düşünülenin aksine ben dinleyici kültürünün geliştiğini ve genişlediğini görüyorum. Global perspektiften bakıldığında çağdaş müzik dinleyicisinin daha da olgunlaştığını düşünüyorum. 1950’li yıllardan bugüne çok geniş bir çağdaş müzik literatürü ve repertuvarı oluştu tüm dünyada. Nicelik penceresinden baktığınızda sadece endüstriyel ve popüler müziklerin yaşadığı algısı yaratılmış durumda ancak kalıcı olanların nitelikli olduğunu görmeliyiz. Kendimi de ait gördüğüm 70’li yıllar, çağdaş müziğin altın çağı idi ve zirveye ulaştı ama sonrasında da zirveden tepetaklak aşağıya doğru yuvarlandığını düşünmüyorum. Sadece biraz irtifa kaybettiğini söyleyebilirim.
Single çıkarılan bir dönemde siz albüm yayımlamaktan hiç vazgeçmemişsiniz. Albüm çağı bitti diyenlere katılmadığınızı duruşunuzla anlasam da bu konuda sizin söylemek isteyecekleriniz olacaktır diye düşünüyorum.
🎼Evet önceki sorunuzda da bunu anlatmaya çalıştım. Çağdaş müzik literatürü tam olarak albüm çağıdır. Belirli bir konsept ve tema içerir. Single dönemi ve çağı diye bir şeyin olacağını düşünmüyorum.
Örneğin bir şairin tek şiir içeren bir kitap çıkarması ne kadar tuhaf ise sadece single çıkaran bir müzisyen de o kadar tuhaftır. Ancak hit şarkı kavramını ayırmak gerekiyor burada. Bir albümde hit seçilen veya hit olan bir şarkının öne çıkması çok doğaldır.
Albümlerinizden bahsetmişken son albümünüz “Harvest” hakkında bilgi verebilir misiniz? Hikayesi, kayıt aşaması gibi…
🎼“Harvest” kavramını metaforik açıdan hayatta yaptığımız, ürettiğimiz veya yaşadıklarımızın etik bir hasat toplama disipliniyle yapılması gerektiğini düşündüğüm bir albüm konsepti olarak hazırladım. Doğa, evren, canlılar hepsini de içine alan bir döngünün içerisinde olan üretim ve tüketim davranışlarımızdan yola çıktım.
Kayıt aşaması en kısa süren bir albüm oldu açıkçası,bir solukta bitti diyebilirim. Son üç albümde de çalıştığım sevgili arkadaşım Cüneyt Özyurt yine bas çaldı kayıtlarda aynı zamanda albüm fotolarını çekti. Buradan ona tekrar sevgi ve saygılarımı iletiyorum. Albüm yayını için On Air Music Co sahibi sevgili Burak Demirsaran’a, PR ve medya çalışmaları için sevgili Beyza Uzüğüten Cumbul’a teşekkürlerimi ve şükranlarımı iletiyorum.
Sosyal medya kullanmıyorsunuz. Günümüzde sosyal medya birçok meslek grubunda olduğu gibi müzisyenlerin de çalışmalarını daha kolay ve daha geniş kitleye ulaştırmayı sağlayan bir araç. Siz dinleyicilerinize iletişimi nasıl sağlıyorsunuz?
🎼Elbette sosyal medyanın hayatımıza etkisi önemli ancak progresif fikirler veya üretimler için yüzeysel ve popülist kaldığını düşünüyorum. Dijital müzik platformlarının yapay zeka algoritması sanırım her şeyin önüne geçiyor. Dinleyici ile en önemli temasın konserler olduğunu düşünüyorum ve bu konuda çalışmalarımı sürdürüyorum.
Bütün dünyayı etkileyen pandemi döneminden geçtik. Pandemi mesleki anlamda müzisyenleri de olumsuz anlamda çok etkiledi. Üzerine bir de milletçe çok sarsıldığımız bir deprem felaketi yaşadık. Siz de İskenderun doğumlu olarak depremin etkisini derinden hissetmiş olmalısınız. Müzik dünyası ise yine her zaman olduğu gibi bu acılara da mesleki imkânsızlıklarını eklemeyi ihmal etmedi. Bu konuda yorumlarınızı varsa çözüm önerilerinizi rica edebilir miyim?
🎼Çözümü aslında müziğin kendisi üretecektir. II. Dünya savaşında ve sonrasında soğuk savaş döneminde bile, müzik durmak bir kenara büyümeye ve daha fazla güçlenmeye başladı ve 70 lerde zirveye ulaştı. Progresif bakış açısı olarak kastettiğim aslında bu. Müzikal bir terim ve tür olarak kullanmıyorum progresif kavramını. Toplumlar için ileriye atılmanın en etkili yolu. Tüm dünyada her şeyin yolunda olduğu bir ütopyayı düşünecek olursak, ben progresif fikirlerin ve mücadelenin biteceğini düşünüyorum.
Yeni projelerinizden bahseder misiniz?
🎼Yeni bir albüm çalışmasına başladım. Albüm içeriği olarak uzun soluklu bir albüm olacağını öngörüyorum. Yine bulunduğum yerden dünyaya baktığım geniş kapsamlı bir albüm planlıyorum. Şimdilik bunları söyleyebilirim.
Röportajlarımın klasik sorusunu size de sormak istiyorum. Elinizde sihirli bir değnek olsaydı ne yapmak isterdiniz?
🎼Dünyada yaşayan tüm insanların evine profesyonel bir müzik sistemi ve Dark Side of the Moon albümünü bırakırdım.