GEZİ
SÜKUNET KULELERİ (SILENT TOWERS)
‘Garip ama gerçek’ diye bir söz vardır.
Okuyacaklarınızı çok garip; hatta yaşadığımız zaman dilimi için kabul edilemez bulacağınızdan eminim.
Konuyu daha derinlemesine anlamak ve daha kolay anlatabilmek için önce birkaç soru sorup cevaplarını aramamız gerekecek.
Zerdüşt Kimdir?
Zerdüştülik, Zerdüşlük; Mecuzilik ne demek?
Dünyanın en eski ve tek tanrılı vahiy dini midir yoksa içinde Düalist ve Eskatolojik inancın ilk örneklerini de barındıran Budizm benzeri bir öğreti midir?
Zerdüştlüğün kurucusu Zerdüşt, Zarahustra, ya da Zoroaster, antik Pers, yani günümüz İran ve çevre bölgelerinde yaşamış, kimilerine göre peygamber, kimilerine göre bir Bilge Adam’dır.
Kültürü, sanatı ve gelenekleriyle köklü bir geçmişe sahip olan İran, MÖ 660 yılında doğduğu varsayılan Zerdüşt’e ve onun öğretisine yüzyılla boyunca ev sahipliği yapmıştır.
Yazılan ve anlatılanlara göre, Zerdüşt 20 yaşında iken 10 yıllık bir inzivaya çekilmiş, doğayı, dünyayı, iyilik ve kötülüğü, en önemlisi Tanrı’yı düşünüp irdelemiş, Zerdüştlüğü de bu temeller üzerine kurmuştur.
Üç büyük semavi dindeki cennet-cehennem; melek-şeytan, kıyamet-ahiret gibi kavramları içinde barındıran Zerdüşt’lüğün hâlâ gizli ve saklı yanları olduğu biliniyor.
İnancın temelini tanrı Ahura Mazda’ ya ibadet, onun meleklerine saygı, iyilik ve kötülük gibi kavramlar oluşturuyor.
Kutsal kitapları ya da metinleri Avesta olarak biliniyor.
Bu metinlerde Ahura Mazda (Bilge Efendi) olarak tanımlanıyor.
İnanç sisteminin özünde maddi ve manevi tüm kötülüklerden arınmak yatıyor.
Kişinin bu dünyada yaptıklarından sorguya çekileceği bir ahiret aleminden söz ediliyor.
İyilik ve kötülüğün çatışması ön plana çıkartılıyor ve iyi olan herşey Ahura Mazda’ya bağlanıyor.
Zerdüşt inancında kadın erkek ilişkilerine, özellikle Tek Eşliliğe büyük önem veriliyor.
Kedi köpek gibi hayvanlar temiz sayıldığı için onlara verilecek hertürlü zarar ve öldürmek büyük günah sayılıyor.
İnsanlardan birbirlerine karşı güler yüzlü, misafirperver ve cömert olmaları isteniyor.
Zerdüşt inancında Ateş kutsal kabul ediliyor. Aynı şekilde diğer üç element Toprak, Su ve Hava da kutsal sayılıyor.
Din adamları ibadet ve ritüelleri sırasında ateşi kirletmemek için eldiven giyiyor ve ağızlarını mendille kapatıyor.
Ateşe bu kadar saygı gösterildiği için mi bilinmez Zerdüşt’lerin Ateşe taptıkları da düşünülüyor.
Oysa, kaynaklara göre Ateş sadece Ahura Mazda’yı simgeleyen bir element.
Ateşe bu yüzden ateşe büyük saygı gösterilmesi gerekiyor.
Bütün bunları niye mi anlattım?
Çünkü Zerdüşt inancında, diğer tüm inançlardan farklı olan bir ritüel var; Ölülerin sükunet kulelerine terk etmek!
Bu kavramla Hindistan’ın Mumbai kentine yaptığım bir gezi sırasında tanıştım.
Malabar tepelerinde Hanging Gardens adı verilen park alanını dolaşırken, parkın ormanlık alana açılan uç bir noktasında, ‘Girmek Yasaktır. Sadece Özel Ziyaretçiler Girebilir’ yazan bir uyarı levhasıyla karşılaştım.
Her şeye burnumu sokup araştırmaya ve öğrenmeye meraklı olduğum için geri dönüp park görevlisini buldum ve levhanın ne anlama geldiğini sordum.
Anlattıkları çok ilginçti.
Orası bir Zerdüşt mezarlığıydı; yani Sükunet Kulesi olarak da adlandırılan Dakhma’ydı ve sadece Zerdüşt inancına sahip kişiler ve aileleri girebilirdi.
Dakhma’lar Hanging Gardens yakınlarında yer alan 54 hektarlık Doongerwadi ormanının içinde, yüksek ağaçların arasında gizlenmiş, yuvarlak ya da silindir biçiminde inşa edilmiş taş yapılardı.
Dışardan görülmeleri asla mümkün değildi.
İçeri giremediğim ve sadece hayal etmekle yetindiğim mezarlık konusunu biraz etraflıca araştırınca, karşıma tam anlamıyla bir korku filmi çıktı.
***
Sükûnet Kuleleri (Silent Towers); bu sıradışı mezarlık alanına ,Hindistan’ın İngiliz sömürgesi olduğu dönemde tercümanlık görevi yapan Robert Murphy adlı bir İngiliz’in yakıştırdığı tanımlamaydı ve zaman içinde benimsenip kullanılır olmuştu.
Sükûnet Kuleleri, doğanın sonsuz ıssızlığında ve sessizliğinde yer alan, aslında sükunet değil korku veren yapılar.
Ölüm Kuleleri olarak da bilinen bu kuleler,
Zerdüştlükte Ateş, Hava, Toprak ve Su kutsal sayıldığı için, onları kirletmemek adına, ölülerin yakılmadığı ve gömülmediği; ölenlerin bedenlerinin yırtıcı etçil kuşlara emanet edildiği yerler.
Bu kuleler silindir biçiminde inşa ediliyor.
En tepesinde tamamen açık, halka biçiminde üç eş merkezli bir platform bulunuyor.
Ölen kişinin bedeni görevliler tarafından, cinsiyetine göre, şayet erkekse en dış halkaya, kadınsa orta halkaya, çocuksa en iç halaya yerleştirilerek, başta Akbabalar olmak üzere etçil yırtıcı kuşların yemesine bırakılıyor.
Ölüler halkalara yerleştirildikten sonra kuşlar serbest bırakılıyor ve bir rahip kuledeki küçük bir delikten olan biteni gözetlemeye başlıyor.
Sağ gözün önce yenmesi ölen kişinin ruhunun huzura kavuşacağı, sol gözün önce yenmesi ise ruhun azap çekeceği anlamına geliyor.
10’ncu yüzyılda İran’dan Hindistan’a göç eden Zerdüştler geleneklerinden asla vazgeçmemişler ve ölülerini Dakhma’lardak etçil kuşlara yedirmeyi sürdürdürmüşler.
Ne var ki 20 milyon civarındaki nüfusuyla Hindistan’ın en kalabalık kentlerinden Mumbai’de akbaba popülasyonu az olduğu için, bu kentte yapılacak ritüeller için kafesler içinde akbaba ve Etçil Kuş beslenmesi yoluna gidilmiş.
Eğer yeterli sayıda Kuş temin edilmişse, cesetlerin işi bir saatte ‘bitmiş’ oluyor.
Geride kalanlar (ki bunlar sadece kemikler oluyor) yağmur sularının da yardımıyla büyük bir çukurda toplanıyor ve güneş altında kurumaya bırakılıyor.
Kemikler iyice kuruyup parçalandıktan sonra, kömür ve kum filtresinden geçirilerek toz haline getiriliyor ve denize dökülüyor.
Bir zamanlar dünyanın en önemli dinlerinden biri olarak kabul edilen Zerdüştlük,200 yıl süreyle Mısır’dan Hindistan’a kadar uzanan ve 20 eyaletten oluşan büyük Pers imparatorluğu’nun diniydi.
İslamiyetin gelmesiyle birlikte Zerdüştler dağıldı. Büyük bir kısmı kendilerine Hindistanda yeni bir hayat kurdu ve iş dünyasında çok başarılı oldu.
Günümüzde Mumbai kentinde Parsi ya da Farsi olarak adlandırılan Zerdüştlerin sayısı 60 bin dolayında. Ne var ki bu sayı yıldan yıla hızla düşüş gösteriyor.
Orta İran’da yer alan 600 bin nüfuslu Yazd kenti ise, 3000 yıllık tarihiyle Zerdüşt inancının merkezi konumunda olmayı sürdürüyor.
Sükûnet Kuleleri bugün Zerdüşt inancın yaygın olduğu yerlerde halen faaliyette olsa da , geleneklerin yerini yavaş yavaş betondan inşa edilmiş lahitler ve mezar odaları almaya başlamış .
Özellikle genç kuşak inançlarına saygılı olsalar bile akbabalara yem olmak istemiyor düşüncesi akla geliyor.
Ünlü orkestra şefi Zubin Mehta ve sanatçı Freddy Mercury’nin Hindistan’ın önde gelen Parsilerinden ve Zerdüşt inancına mensup
kişilerinden olduklarını hatırlatıp yazımızı bitiriyoruz.
Başak DOĞRU/Gazeteci-Bizans ve İstanbul Araştırmacısı
Başak DOĞRU/kentekrani
Youtube Abone Olmak İçin Tıklayınız
www.kentekrani.com 21 Temmuz 2021
Video Editing: Nurullah KADİRİOĞLU