VAN İZLENİMLERİM
Türkiye’nin serhat şehirlerinden bir güzele yolum düştü. Bence Doğu’nun Paris’i benzetmesini lâyıkıyla hak ediyor. İstanbul’dan uçakla 2-2,5 saat arasında 1600 km uzaktaki Van’a ulaşabiliyorsunuz. Uçakların çok dolu olduğu, seferlerin yetmediği Van’a yaklaşırken, dağların arasında bir vaha gibi büyüleyici bir göl karşılıyor sizi.
Marmara denizimizin 3 te 1 i büyüklüğünde olan Van gölü, sodalı su özelliği, üzerinde Akdamar adasını barındırması, bakir ve temiz kıyıları ile başta Van olmak üzere Bitlis ve Ağrı’ya da hem ulaşım hem de yaşam anlamında can vermiş. İçinde ise; hem inci kefali adlı özel balıkları, bir de yöre halkının efsanelerini barındırıyor.
Van’ın her bir ilçesinde Türkiye’nin ünlü özelliklerini bulmak mümkün.
Çaldıran’da Yavuz Sultan Selim’in zaferi, Gevaş’da Vizontele, Muradiye’de şelale, Gürpınar’da Hoşap kalesinin peşinde koşarken, Başkale’ de Vanodakya, St. Bartholomeus kilisesi ve travertenler karşınıza çıkıyor.
Tekne turu ile ulaşacağınız Ahtamara’nın hazin hikayesi ile de tarihte yolculuk sizi bekliyor. Urartu, Pers, Selçuklu ve Osmanlı’nın uygarlık izlerini aynı anda görebileceğiniz bir şehrimiz Van.
Gözünüz, gönlünüz her köşesinde başka bir hikâyenin peşinden giderken mutfağı da çok güçlü Van’ın; özellikle kahvaltısını mutlaka duymuşsunuzdur.
Bu kahvaltının en orijinal ürünleri Murtuğa ve Kavut…
Zengin bir kahvaltıdan sonra öğle yemeğini rahatça atlayabileceğiniz Van’da Türkiye’nin en uzun caddesinde yürüyebilirsiniz.
İskele, Cumhuriyet, Maraş ve Van’ın kurtuluş gününden adını alan 2 Nisan caddesi çok farklı işletmeleri ile sürekli hareket halinde; kahvaltıcılar, cafeler, restaurantlar, manavlar, pastaneler, kuyumcular, marketler, tatlıcılar, parfüm, cep telefonu dükkânları ve rus pazarı ışıltısıyla göz alıyor.
Şehir, uzunca süredir özellikle İran’dan gelen turistlere nefes vermiş ve kültürel olarak da etki altında.
İranlılar; özgürlüklerine, gülmeye, eğlenmeye; güzel, şık giyinmeye, gönüllerince alışveriş yapmaya koşuyorlar. Paralarının alım gücüyle de esnafa gelir getiriyorlar.
Oteller epeyce dolu, bildiğiniz tekstil ve ayakkabı markalarımızda sabahtan başlayan kuyruklar oluşuyor.
İranlılar Van’da özellikle eğlence sektöründe iş kurmuşlar. Persian nights adlı mekânların tanıtımını yapıyorlar. Van çok az uyuyan bir şehir.
Esnaf ve yöre insanı hem güler yüzlü hem yardımsever ama halıcıları biraz şikâyetçi; Batı’dan eskisi gibi turist gelmediği için, halı dokumacıları bu zanaatı bırakmaya başlamışlar. Afgan ve Acem halıları daha çok hâkim olmuş piyasaya.
Van’da çok güzel işletmeciler de tanıdım; eğer yolunuz düşerse mutlaka Sütçü Kenan ile Bak Hele Bak Yusuf’ da kahvaltı etmeyi, Kervansaray’da et yemeyi, Merceli’de tüm yörenin mutfağını ve lezzetlerini tatmayı; özellikle Keledoş, Kurut Aşı, Helise, Çiriş pilavını denemeyi ihmal etmeyin.
Çocukluğumda Edremit Van’a bakar türküsünü dinlerken, o Edremit’i Ege deki Edremit sanırdım. Oysa ki Van’ın Edremit’i ayrı bir güzelmiş.
Edremit Altınsu’da Ayran Aşı çorbasını içmeyi, İnci Kefalin tadına bakmayı, Van Kalesinin heybeti gözünüzü kamaştırırken Van evlerini görmeyi, Van kedisini sevmeyi, sanat sokağında ve Van Müzesi’nde gezmeyi, Savat tekniği ile yapılmış gümüş ürünlere bakmayı ve çayın tadına varmayı da unutmayın.
Eminim kendinizi müthiş bir hikâyenin içinde bulacaksınız.
Prof. Dr. Olcay Bige AŞKUN/kentekrani
Youtube Abone Olmak İçin Tıklayınız
www.kentekrani.com 17 Eylül 2022