GÜZEL İNSAN OLMAK!     

GÜZEL İNSAN OLMAK!     

“Yılın son maçı olan Ziraat kupasından alınacak dersler olmalı”

Garip bir teslimiyetçilik çağrıştırır hayat. Daima birileri doyumsuz tavırları ile bencilliğini öne alıp  ayakta kalırken Egosunun esiri olur! İşte kaybettiği an budur!

Futbol kolay görülen , ayakla oynanan basit ve zor bir oyundur. En kısa zamanda, en doğruyu düşünüp, doğru karar vererek, ayağındaki topa ve onun  anlık konumuna uyarak takım olmak adına 90 dakikayı paylaşmak kolay değildir.
Yani ayağını  top ile; elinizden  daha iyi kullanırken doğru karar vermiş olman şarttır
Öncelikle çok tekrar sonucu en küçük yaştan itibaren topu kullanma  ve motorik hale getirme becerisi kazanmak zorundadır vücut.
Bunun adı TEKNİK’tir…

Teknik   istenilen hedefe kullanılırken rakibin durumuna göre takıma verilecek bütünleşme becerisi  TAKTİK olur.
Bunu da ancak bir Futbol mühendisi sağlar, yani Teknik direktör.
Genelde başarılı olan takım kazanır.
Sürprize çok az yer olsa da bazı beklenmeyen engeller vardır.
Bu her zaman oluyorsa durum vahimdir.
Ama tüm istekleri sahaya yansıtan düşünce, rakipten daha etkin fizik güç ile gerçekleştirir.

Sadece düşünmek ve istemek yetmez.
Burada devreye genlerdeki yapı da dahil, sosyal ve psikolojik güçlerin girmesi sağlanır.
Buna  hazır olmaya da Motivasyon denir!

Bu yıl yeni ve genç kuşağa farklı ,değişik mesaj verecek şekilde geçti. Sanki bizim bu alandaki yerimiz her gücün üstündeymiş gibi  iç maçlara yönelik hava yaratıldı.
Kendi içimizden yaratılan şartlarına göre başarılı kişileri dışlayıp, büyük paraların döndüğü endüstriyel yapıya teslim olduk.

Tam anlamıyla uygulanmasa da formaların çoğu yabancıların oldu.
Son anda ortaya çıkan başarılı gençler kimilerini rahatsız ederken, bazı şapkaları da düşürdü!

Yılın teknik adamları içinde bir kaç isim öne çıkarken kimileri de hep dışında kaldı.
Başarıları, tecrübe ve  kültürü önemsenmedi. Sosyal iletişim ve medya yoluyla günlük algılar demoklesin kılıcı kadar keskindi!

Yılın son maçı olan Ziraat kupasından alınacak ders olmalıydı.

Türkiye’de aynı takımda alt yapıdan başlayan ve 20 yıl aynı formayı giyen ve çalıştığı kulüplerde de futbol adamı olarak başarılı olan Rıza Çalımbay’ın verdiği dersi iyi almalıyız.
Bunu araştırırken arada değil; tek durak olarak benim öğrencim olma  gururunu bana yaşatırken geriye ve bir çok nedenlere bakmayanlar futbolumuza kötülük ediyorlar.

Burada Çalımbay’ın en büyük kazancı; yapısı, dürüstlüğü ve de ülkemizi aşan tesadüf olmayan kupaya, çalışarak sahadan uzanışıdır.

Alınacak çok ders vardır.
Hocası olarak bilinmeyen gerçekleri önemsemeyenlere tek sözüm vardır:
Ona sahip çıkın ve artık yurt dışına sarkan başarısına sahip olun.!

Ancak ben sadece bir yönünü söylemek ve takip edilmesini isterim:
“Güzel insan olmak!”
Yeterlidir ve bu anlamda çok örnek vardır.
Onu da size; okurlarıma  bırakıyorum.
Çünkü hak verilmez alınır!