KÜRESEL TAĞŞİŞ
“Bebek en az 6 aylık ve emzik emiyor! Gözleri fırıl fırıl insanları süzüyor!”
Öncelikle işe “Tağşiş” kelimesinin anlamıyla başlayalım.
Osmanlı İmparatorluğunun ekonomik buhran dönemlerinde uygulanmış bir yöntemdir. Piyasada altın ve gümüş değerli madenlerinden yapılan kısıtlı miktarda akçeler vardır. Yeni para basmak için ise bu madenler bulunmamaktadır.
Oysa devletin borçları ödemek için para basmaya ihtiyacı vardır…
Ne yapılır?
Eski Altın ve Gümüş sikkeler eritilir, içlerine daha değersiz madenler katılır ve yeniden basılır.
Piyasaya öncekiyle eşdeğer ama daha kalitesiz paralar sürülmüştür. İşte bu işleme “Tağşiş” denir. ‘Niteliği bozma’ anlamına gelebilecek olan bu deyimin en çok kullanılan İngilizce karşılığı “adulteration”dur.
Şimdi bizim küresel tağşiş diye anlatmak istediğimiz meramımıza gelelim…
***
Son zamanlarda üretilen medya içeriklerine dikkat ediyor muyuz?
Anlı şanlı portallarda 2021 yapımı film ve diziler oynatılıyor… mevzunun bir yerinde öyle aptalca ve saçma bir hata yapılıyor ki, onca sarf edilen emeğe ve paraya yazık oluyor.
Mesela Türkiye’de… üstelik de çok önemli oyuncuların yer aldığı diziler böyle…
Yahu, Antakya’nın 1935’lerdeki Fransa tarafından yönetildiği bir dönem dizisi var mesela…
Sahne aynen şöyle… sahnede sadece Fransız bir komutan ve onun yine Fransız bir kolluk amiri var. Fransız komutan elindeki ibrişim parçasına bakıyor… öldürülen oğlunun avucunda bulunmuş. Fransız komutan ile Fransız görevlinin konuşması aynen şöyle:
– Nediğ bu?
– Bilmiyoğum efendim. Biğ şeyin pağçasına benziyoğ….
Adamlar Fransız; baş başa kalmışlar… Türkçe konuşuyorlar!.. orada da Fransız oldukları anlaşılsın diye “r”leri çatlatıyorlar! Yönetmen dahil set ekibine tüm bunlar normal gelmiş!
Hiç hayatın olağan akışına uygun mu? Değil!
Normalde olması gereken; bu insanların aralarında Fransızca konuşması ve geri planda çok fısıltı halinde Fransızca duyulurken, sahnede de düzgün bir Türkçe ile çevirilerinin duyulmasıydı.
***
Bir başka sahnede ise evin kapısına Vandallar yükleniyor, içeridekiler kapı açılmasın diye kapının arkasına masa çekiyorlar…
Fakat kapının iki tarafı da cam!!! Kapıyı zorlayanlar, camı kırmayı hiç akıl etmiyorlarsa demek!
Bu sadece bizde böyle değil. Yine mesela Netflix’te şişirilen bir filmi izleyeyim dedim. Hani deyim yerindeyse “gözlerim kanadı”.
Başroldeki hamile kızcağız androidlerin hakim olduğu bir bölgeden, bin mücadeleyle geçerken bayılıyor, Hastanede kendine geldiğinde insanların tarafına ulaşmış ve eline yeni doğmuş bebeği tutuşturuluyor…
Bebek en az 6 aylık ve emzik emiyor! Gözleri fırıl fırıl insanları süzüyor.
Yeni doğmuş bir bebek anlamsız bakar. Odaklaması ve tanır gibi bakması mümkün değildir. Belki anlık anlamlı baktığı sanılır ama aslında sadece flu nesneler şekiller görüyordur.
Bu öyle değil… bir yandan emziğini emerken, insanların yüzlerini, tavanı vs inceliyor. Konsantrasyonu oldukça yoğun ve uzun süreli.
Yönetmen grubu hayatlarında hiç yeni doğmuş bir bebek görmemiş belli ki…
“Bebekse bebek işte” deyip getirmişler. İşlerine olan saygıları bu kadar.
***
Bu konuda daha çok yazacağım gözlemlerim var.
Yer kürenin her yerinden kalitesizlik ve manasızlık akıyor.
Ben tüm bunlara ‘KÜRESEL TAĞŞİŞ=GLOBAL ADULTERATION’ demek istiyorum.
Medya içerikleri düzenli olarak tağşiş ediliyor. Çok kaliteli oyuncular ve ekiplerle çekilen; çok kaliteli mecralarda sunulan; ÇOK KALİTESİZ içerikler dönemi.
Vasat bile olamayan bir foton kuşağından geçiyor hayal güçlerimiz… Vasat altı, basit ve kalitesiz düşsel ürünleri kanıksıyoruz.
Kanıksamak..
İşte bu çok can sıkıcı…