Bize Bir Şey Olmaz Diye Diye…
Kültürümüzde; sorumluluğu üzerimize almak yerine hep başkasını suçlamak ya da sorumluluğu diğerinin üzerine atma eğilimi, yapılan bilimsel araştırmalarda da sıklıkla görülüyor.
‘Kontrol Odağı’ olarak tanımlanan bu kavramda, yapılan iyi işleri tamamen kendi kendine sahiplenme ve başarı hissini yükseltme anlayışı ile en ufak bir başarısızlık da, suçu; sisteme, diğer kişilere, kurumlara, arkadaşlara, öğretmene atmak hepimizin bildiği ve belki de sıklıkla yaptığı eylemler arasında.
Sınavdan 100 alan öğrenci hiçbir zaman bu notta öğretmeninin veya sınıf arkadaşlarının performanslarının da payı olduğunu düşünmeyebiliyor, bu başarının sadece kendisine ait olduğunu, ama 20 aldıysa da suçlunun ilk başta dersin öğretmeni olduğunu söyleyebiliyor.
Kendisi ile en ufak bir yüzleşme yaşamama eğiliminde olan kişi, yaptığı hatalardan ders çıkaramıyor.
Böylelikle en ufak bir başarısızlık hikayesinde öğrenilmesi gereken dersler de alınamıyor.
Sınav notları açıklandıktan sonra bir öğretmenin, genelde hep bahanesi olan, dönem boyunca dersin ve öğrenciliğin gereğini yapmamış, başkasını suçlayıcı eğilimi yüksek olanlardan mesaj alması da bu yüzden oluyor.
Bu konu sadece eğitim kurumlarında değil günlük yaşamımızda da dikkat çeken, çok izlenen sosyal medya paylaşımlarına baktığımızda da görülüyor.
Hiçbir tedbir almadan salıncağa binen ve onları sallayan insanın inisiyatifine bırakılarak kaza geçiren insanlar, karşıdan gelen arabanın hızını, kendi hızını, aradaki mesafeyi ve arabanın performansını hesaplamadan araç sollayanların ölümcül kazalara neden olması gibi örnekler var hayatımızda.
Bunları çoğaltırsak; doğanın insana sunduklarını saygı, sevgi ve sorumluluk ile paylaşmak varken; bencillik ve sorumsuzlukla sürekli zarar vererek, üretmeyerek ama devamlı tüketerek, yıkarak, yakarak, bilinçsizce avlayarak, vurarak neden olduğumuz tahribatın sonuçları maalesef artık yarının insanlarını değil bugün burada yaşayanlara da yaşamı cehenneme dönüştürmekte.
Doğal çevreye yaptığımız tahribat bugün her alanda gözümüzün önünde belirmekte.
Yakılan ormanlar, kesilen ağaçlar, heyelanlar, seller, depremler, müsilaj hepsi öncelikle insanın yarattığı tahribata dayanıyor.
Bugün yine bir bayram günü; çocukluğumdan beri bayramın ilk akşamı haberlerde acemi kasapların kendilerini yaralaması, kaçan kurbanın ardından koşan mahalleli, zabıtaların uyuşturucu iğnelerle hayvanları sakinleştirmeye çalışması, trafik kazalarından ölen ve yaralanan yurttaşların ardından “kurban bayramı kazalı bayramdır” diye fısıldayanlar eksik olmuyor.
Bize bir şey olmaz diye diye; her sıkıştığımızda Allah’a havale ede ede, yaradılışımızın en üstün özelliği olan aklı kullanmadan, başa gelen olumsuzluklardan deneyimlerden ders almamak çoğumuzum temel alışkanlığı.
Hatta, bana bir şey olursa diye endişelenip tedbir almak yerine bize bir şey olmaz diyerek inanılmaz bir özgüvenle tekrar tekrar, aynı olayları 50 yıldır yaşıyor olmak umarım bir gün herkesi yorar ve sadece bu olayların eğitimle değil insan aklının, idrak ve bilincinin kullanılmasıyla da değişim başlar…
Bayramınızı kutluyorum…
Nice nice akılla, sevgi, saygı ve sorumlulukla yaşayacağımız bayramlar diliyorum.
Prof. Dr. Olcay Bige AŞKUN/Akademisyen
Prof. Dr. Olcay Bige AŞKUN/kentekrani
Youtube Abone Olmak İçin Tıklayınız
www.kentekrani.com 22 Temmuz 2021