Sobalı Evlerin Sıcaklığı.
Anadolu’da kışlar sert geçer.
Çocuklar, uzakta olan okullarına yürüyerek bazen de karları eze eze varmak zorunda kalır.
Tabii ki hiç kolay değildir.
Öyle tatlıdırlar ki, soğuktan pembeleşmiş yüzleriyle dişleri titrerken eller soğuktan çatlasa dahi gülümserler.
Bir de elele tutuşup birlikte gitmeleri yok mu? Sanki birbirlerini ısıtarak yan yana dayanarak yürürler.
Çocukluk ne güzeldir. Şartlar ne olursa olsun, hep bir eğlence bulunur.
Tabii ki gün hep eğlenerek geçmez, özellikle de sabahları..
Çocukluğumda sabah hiç erken kalkmaz istemezdim. Ne zaman gözümü açsam dışarıdan sert rüzgar sesi gelirdi. Kuşlar bile soğuktan kaçardı.
Annem her seferinde “hadi artık kalk okula geç kalacaksın” demesine aldırmaz başıma yorganı biraz daha çekerdim.
Canım hiç yataktan çıkmak istemezdi. Yorganı kaldırıp dışarıya üflerdim ki “uf amma soğukmuş” Burnum tıkanmış galiba, genzim acıyor. Odanın içi buz gibi, kalksam donarım derdim içimden.
Sobadaki odun sabaha kadar yanmadı tabii ki bu yüzden oda soğudu.
Ama bir anda kapı açılır, kulağa hoş gelmeyen gürültüler ve kokular gelir. Akşamdan kalan odun veya kömür korunun bitmeye yakın kokusu hafiften gelir. Bu çatır çutur seslerin ne olduğunu bizler iyi bilirdik.
Babam içeriye girdi ve çalışıyor.
Kül kokusu geliyorsa sobanın dünden kalan temizliği yapılmaktadır. İçi temizlenecek ki, yeniden yakılacak. Yakılmasa içeride bu soğukta donarız. Ne elektrik sobası ne başka bir şey kâfi gelir. O zaman ne doğal gaz ve diğer imkânlar!
Ama çok şükür ki odun ve kömürümüz yazın satın alınmıştı. Hatta biz ailece odunluğa dizmiştik. Her seferinde gerek soğuktan gerekse odunları dizerken elim parçalanırdı; ama çocukluk işte pek aldırış etmezdim.
İş bittiğinde tekrar oyuna dönerdim.
Babam her sabah erkenden olduğu gibi sobayı kolayca yakmayı başarırdı.
Bazen tüterdi, bazen kötü kokardı ama yatağa harıl harıl alevle birlikte çıtır çıtır odun sesi geldi mi kimse kardeşimle beni tutamazdı..
Hemen fırlardık yataktan…..
Nasıl da birden oda ısınırdı. Hiçbir ısı kaynağı bu kadar ani ve güzel ısıtamaz!
Elimi yüzümüzü yıkar yıkamaz doğru sobanın başında otururduk. Sessizce izlemek, duymak ve görmek dahi ne huzur verirdi. O alevin hareketinin bile bir sıcaklığı vardır. Hem izlerken hem yanarken hem de duyarken önce ruhunuzu ısıtır. Sonra yavaşça vücudunuzda yayılan bir kan gibi dolaşıma girer ve bu sıcaklık tüm bedeninize yayılır.
İşte, önce ellerden başlamak üzer böyle ısınmışken; şimdi odadan kim çıkmak ister?
Dışarısı acayip soğuk, yüzü tırmalarken..
Şu sobanın başında tüm gün oturmak varken kim okul yoluna düşmek ister?
Her sabah aynı güzellikleri yaşayanlardan olduğumdan şanslıyım;
Çıtır çıtır odunun yandığı bir soba…
Sobanın üzerinde nar gibi kızarmış ekmekler…
Hem de üstüne mis gibi kokan köy tereyağı sürülmüş…
Ve de üzerinde devamlı kaynayan çay suyu…
Hemen yakınında ev yapımı reçel, omlet, peynir ve zeytin ile hazırlamış bir kahvaltı sofrası…
Üzerine sevgi serpilmiş…
Taze çay demlenmiş ve bardaklara dökülmüşken…
Ve böylesine yüz pembeleşmişken…
Kim bu sıcaklıktan ayrılmak ister?
Ne var ki sabah erkenden okul başlar ve gitmesen olmaz.
İyice kızarmışken ve karnımız doymuşken haydi çıkalım dışarıya o zaman.
Dışarısı çok ayazdır şimdi, iyi giyinmeli.
Bere, atkı, eldiven takmalı. İçine yün fanilalar, içlikler giymeyi ihmal etmemeli. Bir de ağır okul çantası taktık mı arkamıza; yürürken soğuğu hissetmeyiz belki de…
İşte, dışarıda ve savunmasız bir yerdeyiz.
Ama alevler henüz içimde ve ruhumda dolaşırken bir süre daha idare eder.. .
Ancak hepsi birkaç saat sonra bitecek.. .
Ama her eve dönüşte yine sobanın başına geçilecek ve sadece o kendine has yanma sesine kulak verilecekti.
Gün ne kadar zor ve gergin geçerse geçsin işte, o sobanın başında ailece toplandığımız anlar var ya…!
Bazen de mısır közlediğimiz, kestane kızarttığımız hani…
Ruhu öyle dinlendirir ki, hatta temizler ki; günlük kötülükleri alır götürür.
İnsanın aklına hep güzel şeyler getirir. Ne bileyim hayaller, umutlar ve nice güzellikler..
Sanki dünyada hiç kötülük yokmuş gibi sanırsın. En azından birkaç dakika ya da saat!. Olsun ama o birkaç an dahi olsa sadece ısıtmakla kalmayacak ki.. Ayrıca birleştirici ve arındırıcı etki yaratacak! Belki de kalıcı olacak. Tıpkı benim hiç unutamadığım gibi.
Aaaah, Anadolu kışlar sert geçer elbet ama evlerin içi öyle sıcaktır ki…
Doç. Dr. Arzu BALOĞLU
DOÇ Dr. ArzuBALOĞLU/kentekrani
Youtube Abone Olmak İçin Tıklayınız
www.kentekrani.com 14 Şubat 2021