Okurken Yalnızlaşan, Yalnızlaştıkça Okuyan Bir İnsan; Beşir Fuad’ı Hatırlamak.
Kısa, ama üretken ömrüne onlarca kitap ve yüzlerce metin sığdıran Beşir Fuad, günümüzden 134 sene önce -farklı görüşlere göre- Şubat’ın 5’i ya da 6’sı akşamında 35 yaşında kendi iradesiyle hayatını sonlandırmıştı.
Onunla ilgili yapılan çalışmalarda tüm bu yazın hayatının yaklaşık 4 yıla sığdığını okuyunca, bu ömrün uzun olması halinde nasıl bir üretimin olabileceğini düşünmekle bile heyecan duyuyor insan. Selahattin Hilav’ın “okurken yalnızlaşan, yalnızlaştıkça okuyan” tarifine yazmayı da eklemek yerinde olacaktır sanırım.
Pozitivizmin ve aklın yaşadığımız coğrafyadaki serüveninde karşımıza çıkan ilk isimlerden biridir Beşir Fuad. Şiirden edebiyata, felsefeden fen bilimlerine kadar birçok alanda düşünen, tartışan ve yazan Fuad, özellikle Comte, Voltaire, Diderot, Spencer gibi 18. ve 19. yüzyılın önemli düşünürlerini kendine rehber edinmişti. 1887 yılı İstanbul’unda bir taraftan 2. Abdülhamit’in dozunu an be an arttıran baskı rejimi, bir taraftan devam eden taassup zihniyeti, Beşir Fuad’ın uzun zamandır içinde olduğu sürgün ruh halini artık yaşanamaz kılmıştır. 1887 Şubat’ında Cağaloğlu yokuşunda bulunan evinde, kendi ifadesiyle kendini en verimli hissettiği vakit olan gecenin sessizliğinde bileklerini keserek yaşamına son vermiştir. Olayın yaşandığı ev ile ilgili başta Handan İnci olmak üzere çeşitli araştırmacıların çalışmaları olmuştur. İnci, Beşir Fuad’ın ailesiyle yaşadığı ve 1887’de intihar ettiği evin adresini Nallımescit Mahallesi, Cağaloğlu Yokuşu, No:12 olarak aktarır ve bu binanın günümüzde Evren Han’ın olduğu yerde olduğu düşünülmektedir.
Kendine “Bilim Dostu” unvanını yakıştıran Beşir Fuad, ardında bir vasiyet mektubu bırakmış ve Tıbbiye’de senede ancak 5-6 kadavra ile çalışıldığı ve bunun bilimsel araştırmalar için çok yetersiz olduğunu yazmış, son anlarında kaleme aldığı notlarda da son arzu olarak vücudunun bilimsel amaçlarla kullanılmak maksadıyla Tıbbiye’ye teslim olunmasını vasiyet etmiştir; ama bu mümkün olmamıştır. Eyüp Sultan’da defin olduğu bilinmekle birlikte, ne yazık ki mezar taşı günümüzde mevcut değildir.
Yaşam öyküsünde bilim, akıl ve sağduyuyu rehber edinen Beşir Fuad’ın bu sert eylemi döneminde olduğu gibi günümüzde de kabul edilmesi zor bir tavır olarak değerlendirilmiş, bedenini irade-i mutlaktan bağımsız bir şekilde kullanma iradesi, korku ve kaygı temelli ve kişiyi acz halinde gösteren bir resme dönüştürülmeye çalışılmıştır. Fuad’ın en çok saygı duyduğu isimlerden olan Ahmet Midhat dahi bu durumun başkalarına da ibret olması gerektiğini ileri sürmüş, pozitivizm ve maddeciliğin insanı intihara sevk ettiği beyanıyla yaratılan korku iklimine yenik düşmüştür. Bazı kaynaklar; Beşir Fuad’ın intiharının gazetelerde haber olmasından sonra çok sayıda benzer durumun yaşandığından, sadece zihinlerde bir kavram olan ve pek zikredilmeyen intiharı görünür ve mümkün kıldığından söz etmektedir. 2.Abdülhamit’in benzer örneklerine başka alanlarda rastlanacağı üzere, intihar haberlerine aylarca yasak getirmesi de hiç şaşırtıcı olmayacaktır.
Resmi tarih ve ideoloji tarafından, Beşir Fuad ve benzerleri unutulmuşluğun alanına sürüldüler.
Birçok kaynakta yaşadığımız toprakların ilk pozitivist ve natüralisti olarak anılan bu kısa ama üretken ömrün, daha iyi anlaşılması ve hatırası adına yapılması gereken çok şey var.
İzzet Umut ÇELİK/Akademisyen
İzzetUmutÇELİK/kentekrani
Youtube Abone Olmak İçin Tıklayınız
www.kentekrani.com 09 Şubat 2021