Ateşle Dans

0
Ateşle Dans
İnsanoğlu, karanlıktan ateş sayesinde kurtuldu. Başlangıçta kontrolünde değildi ateş; o dönemlerin korku duygusunun başlıca tetikleyicisiydi.
Modern insanın ataları olan homo erectusların bir milyon yıl önce ateşi evcilleştirdiği, Güney Afrika’nın merkez-doğusunda Wonderwerk mağarasınındaki buluntulardan anlaşıldı.
Yani ateş bir milyon yıldır insan hayatının önemli bir belirleyicisi… Cilalı Taş Devri’ne ateş sayesinde geçildi.
  
Zamanla ateşin yakılması kolaylaşırken kullanım alanları da giderek çeşitlendi. Başlangıçta alevleri ısınmak, avlanan hayvanların etini pişirmek için kullanan insanoğlu, önce metali eritmeyi öğrendi, sonra da metali öldürme aracı olarak kullanmayı… Hatta pek çok savaşın kazanılması ya da kaybedilmesi de ateş sayesinde oldu.
İroniktir ama, ancak ateş sayesinde bugünkü uygarlık düzeyimize ulaşabildik.
Günümüzde ateş olmadan bir hayat düşünmek olası değil: Bindiğimiz ulaşım araçları ateşin yarattığı basınçla hareket ediyor. Elektriğimizin çok büyük bölümünü alevler sayesinde elde ediyoruz. Ateş olmasa sanayi devrimini hayal dahi edemezdik. Ve ateşin hayatımızdaki yeri elbette ki kültürlere de yansıdı. Ona duyulan saygı, özellikle danslarla ifadesini buldu.
Ve konumuz o danslardan biri.
Kecak Dansı
Dünyanın en kalabalık Müslüman nüfusunu barındıran Endonezya’nın Hindu kültürünün etkisindeki turistik adası Bali’ye gidenlerin katıldıkları en önemli etkinliklerden biridir Kecak dansı. Gün batımıyla birlikte çok kollu bir şamdanın yakılmasıyla başlayan dans, dünyada Alman ressam ve müzisyen Walter Spies sayesinde tanındı.
1930’larda Bali’ye yerleşen Spies, bu yerel danstan çok etkilendi. Wayan Limbak adlı dansçıyla birlikte, Kecak dansını Batılı turistlere sunulacak bir drama haline getirdi. Bununla da yetinmedi; Bali performans gruplarıyla birlikte neredeyse tüm dünyayı dolaşarak Kecak dansını popüler yapmayı başardı.
Müzik aleti kullanılmıyor
Ketjak ya da Ketjack olarak da adlandırılan Kecak dansın özel kılan iki önemli faktör var. Bunlardan biri, dans süresince tüm olayların, başlangıçta yakılan şamdanan etrafında sahnelenmesi. İkincisi ise dansa eşlik eden müziğin enstrüman kullanılmadan, insanların çıkardıkları seslerle yapılıyor olması. Bir tür Java (Bali’ye komşu ada) müziği olan melodiler bütününü, iç içe daireler şeklinde oturmuş 100 ya da daha fazla erkek icra ediyor. İcracılar; hikayeler ilerledikçe oturarak, ayakta, sallanarak, hatta yatarak, kısaca trans halinde ve elleri havadayken sürekli olarak farklı tonlarda ‘’çak-açak-açak’’ seslerini çıkartıyor.
Hikaye bir Hindu destanı
Dansta sergilenen hikaye özünü -bölgeye özgü diğer pek çok sanat dalı gibi- bir Hindu destanı olan Rama’dan alıyor:
Ayodya kralılığının tahtı, Prens Rama’ya miras kalacaktır. Ancak güzeller güzeli karısı Sita, prensin üvey annesinin oyunu sonucu Kral Dasarata tarafından krallıktan uzaklaştırılır.
Hikaye, Rama ve Sita’nın, Rama’nın erkek kardeşi Laksmana ile Dandaka ormanında buluşmalarıyla başlar. Üçlüyü, güzel Sita’nın düşkünü bir şeytan olan Alengka kralı Rahwana takip eder. Rahwana, Sita’yı kaçıracaktır. Başbakanı Marica’dan yardım ister. Marica, gizemli güçleri sayesinde Rahwana’yı altından bir geyiğe dönüştürür. Sita, ormanda bu altın geyiği görünce çok etkilenir ve kocası Rama’dan onu yakalamasını ister. Rama geyiği yakalamak üzere ayrılırken kardeşine Sita’yı koruması emrini verir. Bir süre sonra Sita, Rama’nın ağlama sesini duyar. Kendisinden yardım istediğini sanarak Laksmana’dan Rama’nın peşinden gitmesini ister. Laksmana ayrılmadan önce yere som altından bir daire çizer ve Sita’ya bu dairenin dışına çıkmaması için sıkı sıkıya tembihler. Sita ormanda yalnız kaldığında Rahwana için işler kolaylaşmıştır.
Rahwana bu kez de yaşlı bir rahip olarak Sita’nın karşısına çıkar. Aç olduğunu söyleyerek Sita’ya yemek vermesi için yalvarır. Sita bu oyuna gelir, dairenin dışına çıkar ve Rahwana onu yakalayarak sarayına götürür. Sarayında Sita’yı ikna edebilmek için herseyi dener ancak başarılı olamaz. Sita, Rahwana’nın yeğeni Trijata’ya başından geçenleri ve kötü talihini anlatırken, danstaki bir başka karakter olan Hanuman ortaya çıkar. Rama’nın elçisi olduğunu söyler. Sita, Hanuman’a saç tokasını verir. Rama’ya hala yaşadığı ve gelip kendisini kurtarması mesajını böylece gönderir. Bu arada Rama ve Laksmana, ormanda hala Sita’yı aramaktadırlar. Ormanda bir anda karşılarına Rahwana’nın oğlu Meganada çıkar ve savaşmaya başlarlar. Meganada’nın da gizemli güçleri vardır ve onları kullanarak oklardan yarattığı ejderha sayesinde Rama ve Laksmana’yı ayaklarından bağlamayı başarır.
Kral Dasarata’nın iyi arkadaşı, kuşların kralı Garuda, Rama’nın başının dertte olduğunu anlayarak gelip kardeşlerin ayaklarını çözer. Rama ve Laksmana, Sita’yı kurtarmak üzere yollarına devam ederler. Bu sırada maymunlar kralı Sugriwa da ordusuyla birlikte onlara katılır.
Dansın son bölümünde Rama; Laksmana, Sugriwa ve maymunları ile birlikte Meganada ve onun şeytan askerlerine karşı savaşır. Bu arada Rahwana da boş durmaz ve askerlerine Rama ve Laksmana’yı yakma emri verir. Ancak Rama’nın elçisi Hanuman bir kez daha ortaya çıkar ve iki kardeşi alevlerden kurtarır. Sonuçta Meganada mağlup olur.
Alevler eşliğinde final
Hikayesini bir destandan alan Kecak dansı bir saatten fazla sürüyor. Güneşin tam battığı anda başlıyor ve dans alevler eşliğinde icra ediliyor. En etkileyeci sahnesi ise şüphesiz finali.
Etrafı kuru otlarla çevrili maymun kıyafetli bir insanı, aniden yükselen alevlerin içinde görmek önce dehşet duygusu yaratsa da kısa süre sonra dehşet yerini hayranlığa bırakıyor.
Ve insanoğlu, ateşle sınavından, bu kez galibiyetle ayrılıyor.

Selahattin NİZAM/Gazeteci-Fotoğraf Sanatçısı

Selahattin NİZAM/kentekrani

Youtube Kanalına Abone Olmak İçin Tıklayınız

www.kentekrani.com 19 Aralık 2020

Yazarın Tüm Yazıları