Maskenin, Maskemin Altında…

0

Maskemin altında…
Ne mi var?

Hayatla ölüm arasında bir nefes var desek, bir kumaş parçasına bağlı hayat var desek abartı olmaz sanırım, bu günlerde.
Evet tam da bu günlerde… Hem benim, hem senin hayatın!
Maskemin altında sorumluluk duygusu var, en başta; Kendime, bana emanet bedenime, kim olursa olsun, kendimi yerine koyduğum başka birisine.
Maskemin altında saygı var, özen var, duyarlılık var. Korunma ve koruma duygum var.
Coronavirüsün maskeye yüklediği misyonlar bunlar.
Maskeler ve misyonları dersek ve gidersek tarihin geçmiş yıllarına; İnsanoğlu maskeyle
barışıktır aslında; yüzüne başka yüzler takmaya, ikinci yüzlerde, her ne nedenle olursa olsun başka biri olmaya. Başka “persona”larda hayat bulmaya.

 Neolitik taş maske. (MÖ 7000)

Maskeyle, korktuğu kötü ruhları kovmuş en kolayından, Tanrısına tapmış, en kutsalından. En değer verdiklerini mumyalarken, yüzlerini maskelemiş en kıymetlisinden, Atalarını ya da doğaüstü güçleri temsilen. Ritüellerde kullanmış en tüyleri ürperteninden.

 Pers savaş maskesi. (16.- 18.yy.)

Çeşit çeşit maskeler olmuş; saraylarda aristokratlarca takılan, taktığını ulaşılmaz kılan. Maskeler olmuş; soytarılarca takılan dramı eğlence yapan. Maskeler olmuş; veba doktorlarının, gagasının içinde kokulu çiçekler taşınan ve maskeler olmuş gladyatörlerce takılan, yüzü ve başı koruyan. Maskeler olmuş kimi zaman; dilimin varmadığı, en kötü huylusundan.

Maskeler ister keyfi ister zorunluluk gereği tarihin farklı dönemlerinde, farklı coğrafya kültürlerinde, çok çeşitli amaçlarla da olsa kullanılmış; Kuzey ve Güney Amerika yerlilerinden, Mısır’a, Afrika yerlilerine, Antik Yunan ve Roma toplumlarından, Uzak Doğu’dan Avrupa ülkelerine.

 Tutankhamun. Kral mezarında bulunan altın cenaze maskesi, (MÖ 14. yy)

Evet maskeler varmış tarihte; kola değil de!!! yüze takılan; doğumdan cenazeye, pandemiden eğlenceye, savaşlardan festivallere.

 Küba maskesi

Salgınlar İnsanoğlunun sınavı olmuştur aslında, yaşamdaki yerini sorguladığı, birbirini yok etme hırslarının üzerinde olan başka bir yok oluşa karşı tek yürek olduğu; Birinci Dünya Savaşını bitiren İspanyol Gribi ile “barış”a kavuştuğu.

Kayıp yılları vardır İnsanoğlunun, bir taraftan kayıplarının acısını derinden yaşarken, savaşın ve virüsün yarattığı ekonomik enkazdan çıkıp yeniden var olduğu.

Geçmişte yaşanan salgınların ölümcül olanları ile İnsanoğlu düşünsel, fiziksel ve duygusal olarak her anlamda sınavdan geçmiş, üzüntü ve kederin düşünsel ve duygusal olarak büyük kitleleri nasıl etkilediğini deneyimlemiş ve birey olarak nasıl tepki vereceğini öğrenmiştir. Tarihte bilinen adı konmuş; veba, kolera, çiçek, İspanyol Gribi gibi salgınlarda kimi zaman çocuklar, genç erkekler ya da coranavirüste olduğu gibi 50 yaşın üzerindekiler daha fazla etkilenmiş; Dünya nüfusunda genel olarak her yaş grubundan ciddi kayıplar olmuştur.

 İspanyol Gribi maskeleri, 1920, ABD

Çiçek hastalığından tarih boyunca yüz milyonlarca, 1347-1351 yılları arasında Avrupa’da büyük yıkıma yol açan veba salgınlarının en büyüklerinden biri olduğu bilinen Kara Veba Salgınından 75 – 100 milyon,

  Kara veba doktorları, Napoli (1630)

1545-1548 yılları arasında Meksika’da ortaya çıkan Kanamalı Ateş Salgınlarından tahminen 5- 15 milyon, 1647-1652 yılları arasında İspanya’yı kasıp kavuran İspanyol vebası Kara Ölümden 76 bin, 1817-1824’de Asya ve Avrupa’da ortaya çıkan kolera salgınından, 1899 1923 yılları arasında yaklaşık 1.500 bin kişinin hayatını kaybettiği, 1826′da Moskova’da, 1831′de Berlin’de, Paris’te ve Londra’da, 1912-1913 Balkan Savaşı sırasında Osmanlı İmparatorluğu’nda görülen kolera salgınından, 1848 yılında Tifüs salgınından 20 bin, 1889 1890 arasında Rus gribinden 1 milyon, 1918-1920 yılları arasında İspanyol gribinden 18 ay içinde 50 ile 100 milyon, 1957- 1958 yıllarında Asya gribinden 2 milyon, 1968-1969 yılları arasında Hong Kong gribinden 1 milyon, 2002-2003’de Asya ve Kanada’da SARS-CoV’dan 916, 2005 yılında domuz gribinden 2.2 milyon, 2009 yılında 284 bin, 2010 yılında AIDS’den 1.8 milyon, 2013-2016 yılları arasında Batı Afrika’da Ebola salgınından 11.300’den fazla kişinin öldüğü kayıtlara geçmiştir.

 İspanyol Gribi maskeleri, 1920

Bu kadar kişinin canına mal olan virüslerle mücadelede şu an, hepimiz için en ulaşılabilir ve kolay yol tarihte olduğu gibi küçücük bir bez parçası; maskeler.

İnsanoğlunun maskeleri virüslerden korunmak amaçlı kullanmayı öğrenmesinin tarihi de çok eski değil aslında. 16. yüzyıldan bu yana hastalıkların insandan insana bulaşabileceği yönündeki akademik teoriler ancak 1800’lü yıllarda mikropların varlığının anlaşılmasıyla doğrulanmış ve 1890’lara gelindiğinde maskelerin önemi kısmen anlaşılmıştır. Hong Kong’da ortaya çıkan ve tüm dünyaya yayılan bir hastalığa karşı ameliyathanelerde maske kullanılmaya başlanmış, 1910 yılında ise Mançurya’da ortaya çıkan salgında hastalığa yakalanan kişilerin yaklaşık iki gün içerisinde hayatını kaybetmesi sonucunda Çin’li doktor Wu (Malezya’da doğan ve Cambridge Üniversitesi’nde eğitim alan), hastalığın sadece insanlardan insana da geçebileceğini öne sürerek halkın yüzünü koruyacak bir maske takması gerektiğini önermiştir.

 Mançurya’da salgına karşı kullanılan maskeler. 1910-1911

Bugün, geçmişte pek çok hastalıkla ilgili edindiğimiz deneyimi yok saymadan, dünyamızı etkisi altına alan yeni tip coronavirüse karşı bireysel sorumluluklarımızı bilerek kişisel önlemlerimizi alacağız. Hayatın sadece bir nefesten ibaret olduğu bilinci ile nefesimizi kontrol altında tutacağız. Bunu, korunmanın ve kontrolün en kolay ve en ucuz yolu maskeler ile yapacağız. Tüm insanlığın eşit kullanım hakkına sahip olduğu ve yaygın ortak kullanımı ile tarihe ve rekorlar kitabına girebilecek kullan- at aksesuarı maskeler ile…

Geçmişte olduğu gibi bugün de bizi, sizi, hepimizi yine maskelerimiz koruyacak. Bugün maske takmak, toplumsal sorumluluğumuzun bir gereği! Kendi sağlığımız, hayatımızın en değerlisi olarak ilk sırada yer alıyorsa, yakınlarımızın ya da bir başkasının hayatına önem veriyorsak ve canla başla çalışan doktorlarımızın aylardır yaşadıkları ile ilgili olarak empati yapabiliyorsak maskemiz ikinci bir yüzümüz olmalı bir süreliğine. Geçmişte insanoğlunun doğa veya Atalarıyla bağlantı kurmak ya da korunma amacına aracılık etmiş maskeler, bu kez yaşam ve ölüm arasındaki o çizginin bir yüzü aslında.

İster maskenizi süsleyin püsleyin taşlarla, incilerle, ister renk renk desenlerle. İster kendinize bir teatral dünya yaratın, ister sanal ama yeter ki maskenin altında olun, olalım. Sen de, ben de…

Yeter ki benimseyelim bu bez parçasını, Coronavirüsün gölgesinde, hayatın ciddiyetinde. Ve bilelim ki, hiçbir öge bu kadar eşit ve denk kılmadı İnsanoğlunu, Dünya genelinde. Hiçbir  aksesuarda bu kadar kendi nefesimiz olmadık “Sosyal Maske”mizde. Doğum gibi, ölüm gibi…

 

Prof. Dr. Y. Mimar Hale TURGAY GEZER
Marmara Üniversitesi, GSF Öğretim Üyesi

Prof. Dr. Y. Mimar Hale TURGAY GEZER/kentekrani

Youtube Abone Olmak İçin Tıklayınız

www.kentekrani.com 01 Ocak 2021

Yazarın Tüm Yazıları İçin Tıklayınız