Keşif ve an
An, en kısa zaman ölçüsü olarak bilinse de, hayatımızda paha biçilmez öneme sahip. Geleceğimize; anlık olaylar damga vurur genellikle. Bu nedenle ‘’an’’, sürekli peşinde koştuğum bir olgudur benim için. Fotoğraf çekmeyi de bu yüzden seviyorum. Fotoğraf sayesinde, sürekli peşinden koştuğum anı, yakalayabiliyorum.
Fotoğrafın benim için ne ifade ettiğini yukarıda özetlemeye çalıştım.
Fotoğraf elbette çok daha fazlası: Bazen bir belge, bazen bir duygu, bazen tarihin akışını değiştirebilecek kadar güçlü bir iletişim aracı… Misal; Aylan bebek olayı… Sahilde yatan cansız bir bebek bedeni -yani tek bir fotoğraf- tüm dünyada, Suriye iç savaşından kaçanlara yönelik bakış açısını değiştirmedi mi?
Objektifimize sığdırdığımız ‘an’ın önemi hepimiz için giderek artıyor. Sosyal medya hesaplarımızda bir gün bir ‘an’ımızı paylaşmasak eksik hissetmiyor muyuz? Günde kim bilir kaç kez merakla; eşimiz, dostumuz, fenomenler, sevgilimiz, hatta hiç tanımadıklarımız; ne paylaşmışlar diye, parmağımızı cep telefonumuzun ekranında aşağıdan yukarıya kaydırmıyor muyuz?
Öyleyse kabul etmeli; fotoğraf artık hepimiz için sihirli bir iletişim aracı, onu her gün kullanıyoruz.
Bu köşedeki her yeni yazıda, ilk sergisini üniversite ikinci sınıftayken açmış bir fotoğraf sevdalısının daha iyi fotoğraf çekmeye dair tüyolarını bulacaksınız. Fotoğraf üzerine söyleşilerimiz devam edecek. ‘’Göz’’ümüzle daha iyi nasıl görürüz, derdimizi fotoğrafla daha iyi nasıl anlatırız; onu yazacağım.
Ve fakat bu satırların yazarı aynı zamanda bir gazeteci ve bir gezgin… Gittiği, gördüğü yerleri kendine saklamayı sevmiyor. Ne de olsa uzun yıllar ‘’nakleden’’ olarak kalem sallamışlığı var.
Bu köşede ‘’gezi’lerimiz olacak. Güzel ülkemizin güzel köşelerini birlikte keşfedeceğiz. Bazen uzak diyarlara da gideceğiz. Fotoğraf, yazıyla betimlemeye çalıştıklarımızın belgesi olacak.
Bir yazıda dünyanın en pahalısı olan Luwak kahvesinin sırrını keşfedeceğiz, bir başka yazıda uçakla neredeyse ancak bir tam günde ulaşabildiğiniz tapınaklar adasında gezintiye çıkacağız.
Bir Ankara ilçesi de konumuz olacak, bir Kırklareli köyü de… Bir başka yazıda Poseidon Tridenti ile özdeşleştirilen Khalkidiki’ye uzanacağız.
İlk yazıyı sonlandırmadan önce bir soru sormalıyım sizlere. Bir filmi ya da diziyi izlerken kullanılan ışığa dikkat ettiniz mi hiç? Muhtemelen hayır. O halde dikkat etmenizi öneririm: Duygusal sahnelerde oyuncuların yüzlerinin yarısı daha karanlıktır.
Neden mi?
Bir sonraki yazıda buluşmak ve cevabını bulmak üzere…
Selahattin NİZAM
Selahattin NİZAM/kentekrani
www.kentekrani.com 28 Kasım 2020