Yürüyelim Arkadaşlar…
İki kıtanın köprüsü olursan başına gelmeyen kalmaz. Bu topraklardan kimler geldi, kimler geçti. Çoğu zaman da yürüyerek… Anadolu’nun binlerce yıllık tarihinde yollar gerçekten de yürüye yürüye aşınmamıştır(Türkiye siyasetinin sihirbazı Demirel’i anmadan olmaz!)
Büyük İskender Anadolu’yu bir uçtan bir uca geçerken, dünya tarihinde, insanlığın gidişatına unutulmaz bir damga vuracağını hesaplamamıştı herhalde. Eski zamanlarda Pers Ordusunda yer alan Atinalı askerlerin yürüyüşünü ‘10 Binlerin Dönüşü’ diyerek ebedileştiren
Ksenephon’dan, 2300 yıl öncesi Anadolu’yu öğrenmek de meraklısını hayli heyecanlandırır.
Anadolu neredeyse bir yürüme tarihidir. Hem yürümeye hem de tarihe meraklılar için bu topraklar, doğal bir pisttir. Dört bir yanı antik kent kalıntısı, insan izi, doğa dersen bir başka… ‘Dağ Başını duman almış yürüyelim arkadaşlar.’ Bizim için en anlamlı olanı, bu marşın söylendiği Samsun’dan başlayıp Erzurum’a, oradan Ankara ve İzmir’e kadar uzanan Mustafa Kemal Atatürk’ün kurtuluş ve kuruluş yürüyüşüdür.
Ulusal Kurtuluş Savaşı yürüyerek kazanılmıştır dersek abartmış olmayız. Antik zaman rotalarına değinmeden önce zamanın rotasından bahsetmek lazım. Son yıllarda Ankara-İzmir rotasıyla Kurtuluş Savaşının ve çete direnişlerinin izini süren yürüyüşler yapılıyor. Buna; İnebolu-Ankara arasında savaşa yiyecek ve silah desteği sağlayan, dağ ve tepe yollarını kapsayan rotayı da eklemek lazım.
Antik Yol Rotaları
Uluslararası kabul gören ve yabancı yürüyüşçülerin ilgisini çeken üç uzun yol güzergahına sahibiz. Bu rotalar meraklısını Anadolu uygarlıklarına götürür, tabi hepsine değil, yüzlerce uygarlık izi var Anadolu’da. Peki bu üç rota nereler dersek, Frigya, Likya ve Karya rotaları. Likya ve Frigya denizden içerilerde kalır, bizim konumuz Karya rotası.
Karya uygarlığı Antik Yunan kavimlerinden önce vardı bu topraklarda. Anadolu’nun gerçek sahipleri Karyalılar ve Hititler denir ama uzun mesele. Karya uygarlığı sonradan, Yunan, Pers ve Roma uygarlıklarıyla harmanlanmış deyip yürüyüşümüze geri dönelim. Bu rotanın uzunluğu 850 kilometreyi buluyor. Yürüyüşçüler 43 etap belirlemişler. 2013 yılından beri uluslararası düzeyde bir tarih parkuru sayılıyor.
Aydın’ın Çine ilçesinden başlıyor. Muğla’nın tüm yarımadalarını kapsıyor. Bazılarında arkeolojik kazıların sürdüğü, bazılarının kaderine terkedildiği kalıntılarla karşılaşıyorsunuz. ’Bu taşları buralara nasıl çıkarmışlar?’ diye düşünerek, Erich Von Daniken(!) vari varsayımlarla çam ormanlarının arasından dağ patikalarından, vadi kenarlarından parkuru tamamlıyorsunuz. Elbette bunu başlayıp bitiren mutlaka vardır. Ama yürüyüş etaplarını yıllara bölüp tatilini böyle geçirenler de var.
Çılgın kalabalıktan uzakta, geçmişle geleceğin hayal alemlerinde sıra dışı bir yolcuğun adıdır Karya rotası. Özellikle Korona Salgını dolayısıyla turizm etkinlik alanlarında yara aldı, gezi planları başka bir zamana ertelendi. Ancak rotalarımız da sorun yok. Zaten meraklı sayısının da az olduğu düşünülürse, en sağlıklı tatil etkinliği sayılmalı. Mevsimi de yok, yılın her döneminde yapılabiliyor.
Sadece Ayak İzini Bırak!
Devlet veya belediyeler il merkezlerinde, kentlerde, kasabalarda hijyenik vaziyet alamıyor, dağlarda vadilerde ne yapsın! Bu rotalarda konaklamanın bazı kuralları var, bu yüzden çevre korumanın asıl görevlisi yürüyüşçüler. Rotada ateş yakılması kesinlikle yasak, soğuk yiyeceklerle idare edeceksin.
Kamplar su kaynakları yakınına kurulamaz, çünkü ormanın asıl sahipleri de kullanıyor, vahşi hayvanlar var, bu yüzden tehlikeli. Çöpleri yanında taşıyacaksın, çöp toplama noktalarına bırakacaksın. Son günlerde bazı yürüyüşçülerin çöpleri toprağa gömdükleri ortaya çıkmış. Bu da çok tehlikeli. Düşünün; 100 yıl sonra bu rotada yürüyenler plastik uygarlığıyla karşılaşabilirler.
Yürüme deyip geçme, her fırsatta yürü… Bu senin yaşadığın topraklardan gelen gensel bir durum diyerek noktayı koyalım.
Cengiz ERDİL/Gazeteci
CengizERDİL/kentekrani
Youtube Abone Olmak İçin Tıklayınız
www.kentekrani.com 01 Kasım 2020