Bir yastıkta rahat mısınız? Kocayana kadar aynısına mı baş koyacaksınız?

0

Bir yastıkta rahat mısınız? Kocayana kadar aynısına mı baş koyacaksınız?

Kavga evliliğin tuzu biberidir derler, diğer yandan bir yastıkta kocayın da derler. Şimdi şöyle bir düşünelim nasıl bir hayat canlandı gözümüzde; bir insanla sürekli birliktesiniz, aynı şeylerden aynı keyfi alıyormuş gibi yapıyorsunuz. Çünkü mutlu olmalısınız; mutluluk böyle bir şey olmalı gibi bir takım düşünceler içindesiniz.  Haliyle geriliyorsunuz; sonuç en iyi ihtimalle küçük tartışmalar olacak ya da kavga! Şimdi tuz biber tamam oldu devam edelim. Peki neden bizi müebbette mahkum ediyorlar? Yani atalarımıza göre şartlar ne olursa olsun şu ilk gün başımızı koyduğumuz yastık var ya ölene dek başımızı ona koymaya devam edeceğiz. Eskiden çiftler büyük tek bir yastıkta yatarlarmış; “Bir yastıkta kocamak” bunu kastederek söylenen bir sözmüş. Yastıklar artık ayrıldı; fakat atalarımızın üzerimizdeki kodlaması devam ediyor. Yani hem tartışacaksın; anlaşamadığın bir takım konular, davranışlar vs. olacak fakat kocayana kadar her gece o yastığa baş konacak!

Zaten insanlar tartışmadan hiçbir şey yapamıyorlar. Fikir ayrılıkları oluşuma büyüklüklerine göre etki ediyor. Ayrılık büyük kanyon kadarsa işte kavga gürültü tekme tokat olageliyor, hatta silahlar konuşuyor.

Evliliklerdeki kavgalara değinmeyeceğim. Düğünlerde çıkan kavgalardan bahsedeceğim.  Günümüzde her düğün için geçerli değil fakat eskiden onundan dokuzunda olan bir şeydi. Anadolu’da muhtemelen hala aynı devam ediyor. Şimdilerde şehirliler alttan çalışıyor, Venedik maskelerini aratmayacak çeşitlilikte ve mükemmellikte maskeleri var güzel saklanıyorlar.

Evlilik, doğum-ölüm gibi insanın önemli geçiş dönemlerinden biri. Geleneksel kültüre göre de en önemli geçiş ritüeli olarak kabul ediliyor. Kavgalar düğünle birlikte başlıyor. Çünkü yine geleneksel kültüre göre düğünle birlikte kaos durumu oluşmakta. Yani gelin damat tarafı için, damat da gelin tarafı için yabancı olduğundan dolayı kavgalar kaosu ortadan kaldırmak, düzeni geri getirmek için oluyormuş. Bunun sebebini mitolojik şuuraltında aramak gerekiyormuş. Bilgiler Prof.Dr. Metin Ergun’un “Düğün Kavgalarının Mitolojik Kökenleri” adlı çalışmasından.

Gelinin doğduğu büyüdüğü evden ayrılması bir düzenin bozulması olduğundan damatla ve hediyeleriyle birlikte evine dönmesiyle bu durum son buluyormuş. Düzen yeniden kuruluyor ve “yeni normale” ? alışılıyormuş. Burada çok kabaca anlattığım durum aslında birçoklarının canını yakmış olabilir. Oluşan kaos ortamı ve bundan kaynaklı düğün kavgaları ilerleyen zamanda ritüelin bir parçası haline gelmiş.

Mitolojik anlayışa göre düğünün başlamasıyla birlikte gelinle damat hem akrabalarının hem de bütün toplumun gözünde bir nevi sosyal dönüşüme uğruyor. Ailenin ve diğerlerinin değişmeye başlayan hitap ve davranışları çocuk sahibi olmalarıyla tümden değişiyor.

Düğün gibi bir kaosla başlayan evlilikte kavganın temelleri atılmakta. Bir başka deyişle evlilikte kavga, düğünle birlikte başlıyor ve bunun sebebi yukarıda anlatmaya çalıştığım gibi kültür kodlarımızda gizli olabilir. Ya da mitolojik şuuraltında bulabilirmişiz sebebini. Konu sandığımızdan daha derin yani…

Mitolojik kabule göre aile, kainatın izdüşümü. Her birey kainatın düzenini oluşturan bir unsur olduğundan, düğünle birlikte derin bir sarsıntı oluşuyor ve dengeler yer değiştiriyor. Yine mitolojik algıda gelinin evden ayrılması dönüşü olmayan bir süreç.

Tanıdık geldi mi..?

Günümüze dönelim çoğu düğünde içki içiliyor ya; bazılarının ağzıyla içemediğini, kavgaların bu sebepten çıktığını, kız tarafının damadı ya da erkek tarafının gelini istemediğini filan düşünürüz. İşte mesele bu kadar basit değil.  Yukarıda Prof.Dr. Metin Ergun’un araştırma yazsısını okuyup sizlere aktarmaya çalıştım:

“Anneannemizden, babaannemizden, dedemizden filan duyduğumuz yuva kurmak ve yuvayı korumakla ilgili bir takım tavsiyeler bayağı geçmişe dayanıyor.  Devir değişti, şartlar çok değişti. Yani hiçbir evlilik mezar teslim olmak zorunda değil. Şimdi burada dönüp bakıyoruz; ülkemizde kadın cinayetlerinin birçoğu hayatı üzerinde kendi kararını vermeye çalışan kadınlara yönelik.  Diğer yandan aile kızını gelin ederken gittiği evden ancak kefenle çıkabileceğini söylüyor. Bu durumda “bir yastıkta kocayın” cümlesi bayağı peri masalı gibi kalıyor ki bence aslında bu kötü cadının olduğu bir masal.

Diğer yandan düğün kavgalarının trajikomik bir hali var.  Herkes en güzel kıyafetlerini giymiş, saç baş yapılı bir bakıyoruz sandalyeler havada uçuyor. Maalesef ölüm bile oluyor. Aşağıda birkaç olaylı düğün haberi okuyacaksınız, çok hazin.

*Arnavutköy’de düğünde çıkan kavga caddeye taştı

*Düğünde çıkan kavgaya çevik kuvvet müdahale etti

*Düğünde kavga:3 yaralı

*Sokak düğününde mahalleye korku dolu gece yaşattılar

*Osmaniye’de düğünde silahlı kavga: 1 ölü, 1 yaralı

*Düğünde kavga : 11 yaralı”

Bu böyle uzar gider…

Bir yastıkta kocamak konusuna gelince; bilmem ki atalarımızdan gelen kodlamalar her zaman doğru mu? Yeni sürümlerine geçmek  daha mantıklı değil mi? Ya da elimizden bir şey gelmiyor.” Kodlanmışız bir kere” mi diyeceği..? Biraz eğitimle bakış açımızı daha geniş hale getirebilir miyiz sanki?

Bence öyle…

 

Evlilik,  aile kurmak düzenin korunması için şart diyorsanız tamam. Fakat neden insanların ruhları üzerinde horon tepiyor bu kalıplaşmış düşünceler? Özgür düşünmeyi başaramayan insanlardan oluşan bir toplumdan ne beklenebilir ki?

Kasmayın kendinizi, mutsuzsanız mutluymuş gibi davranmaya devam etmeyin…

“Başınızı koyduğunuz o yastıklar bile pamuktan değil sentetik maddeden üretiliyor artık.”

Hüma SEVİM

humasevim02@gmail.com

HümaSEVİM/kentekrani

Youtube Abone Olmak İçin Tıklayınız

Yazarın Tüm Yazıları

www.kentekrani.com 26 Ekim 2020