Hüma SEVİM ‘DAĞLARA, ORMANA GİTMELİ, EVİMİZE DÖNMELİYİZ!’

0

Hüma SEVİM

DAĞLARA, ORMANA GİTMELİ, EVİMİZE DÖNMELİYİZ!

Shinrin-Yoku’yu Duydunuz mu ?

Japonlar enteresan insanlar; tüm zamanlarda saygı duymuşumdur. Kültürlerinden ödün vermemeleri, orjinalliklerini korumaları takdire şayan. Çakma Japon bulamazsınız, kendilerini hemen belli ederler.

Oturup düşünmüşler, araştırmışlar, deneyimlemişler ve işe yaradığını görmüşler. Shinrin-yoku’dan bahsediyorum. 1980’lerde geliştirmişler, “ormanda nefes almak” ya da “orman banyosu” anlamına gelen bir terim Shinrin-yoku. Japon tıbbında koruyucu sağlık bakımı ve iyileştirmenin önemli bir kısmını oluşturuyor. Bir ormanda zaman geçirmenin sağlığa yararları üzerine bilimsel literatür oluşturmuşlar.

Bir ormana gidin, yavaşça yürüyün, nefes alın. Tüm duygularınızı açın. İşte Shinrin-yoku, “orman terapisi” bu şekilde iyileştiriyor.

Konuyu biraz açalım.

Bir insan doğal bir bölgeyi ziyaret edip rahat bir şekilde yürürse sakinleştirici, canlandırıcı ve iyileştirici faydalar elde edilir… Shinrin-yoku kısaca bu. Hemen hemen hepimiz aslında bunu deneyimlemişizdir. Fakat sadece temiz hava almaktan, huzur bulmaktan bahsetmiyorum. Yapılan araştırmalara göre birçok ağaç bağışıklık sistemimizin kanserle savaşma yolunun bir parçası olan doğal öldürücü hücrelerini destekleyen organik birleşikler çıkarıyor. Vücudun doğal öldürücü hücrelerinin sayısındaki artış bağışıklık sistemini güçlendiriyor.

Shinrin-yoku yaptığınızda; tansiyonunuz dengeleniyor, stresiniz azalıyor, ruh haliniz iyileşiyor, enerji seviyeniz arttığı gibi uyku düzeniniz de dengeleniyor. Hatta dikkat eksikliği olan çocuklarda odaklanma kabiliyeti artıyor ve cerrahi operasyonlar sonrası iyileşme süresi kısalıyor. Sağlığınız ve mutluluğunuzda genel artış söz konusu oluyor. Shinrin-yoku gibi orman terapisi yaklaşımlarının birçok kültürde örnekleri var.

Doğadan, ait olduğumuz yerden çok uzak yaşıyoruz. Gereğinden fazla medenileşmiş insanlarız. İhtiyacımız olan her şeyin doğada olduğunu unutalı bir hayli oldu.  Gerginiz, çabuk sinirleniyoruz. Toksik yaşıyoruz inek sütü, yoğurt, yumurta kutularının üzerine “doğal” ibaresi koymak zorunda kalacak kadar zavallı haldeyiz.

Beslenmeyi bir kenara bırakalım; ruhumuz da aç aslında. Ağaçlara dokunmuyor, çimlerde yalın ayak yürümüyoruz. Yapay bir dünya yaratıp içinde farkındalığımızı arttırmaya çalışıyoruz. Kendimizi ne kadar hissedebiliyoruz? İnişlerimiz, çıkışlarımız hayat kalitemizi düşürüyor.

Çocuklarımızın hali bizlerden daha kötü. Onlar neredeyse yaşamı ellerindeki akıllı telefonlardan ibaret sanıyorlar.  Çok azının benim küçükken yaptığım gibi güneşi turuncunun elli tonuyla denizin koyu mavisine batarken izlediğini, daha önemlisi buna vakit ayırdığını düşünüyorum. Ağaç ev yapmak hayaliyle yanıp tutuşan kaç tane çocuk vardır?

Daha güzel yaşamak mümkün. Hayata başka renkler katmak… Sadece biraz uzaklaşarak, doğanın hükmünü hissettirdiği yerlere giderek bu mümkün.

Doğa kararlıdır; bu kararlılığı yaşamın devam etmesi için gerekliliktir. Yüzümüzü yeniden ona çevirsek ve hatırlasak… Asıl ait olduğumuz yerin sükunetini, dengesini içimizde yeniden hissedebilirsek bibirimizle daha az kavga ederiz belki. Daha az yargılarız. Amerikalı yazar ve şair Charles Bukowsi’nin dediği gibi; “Hangi çiçek diğerini sarı açtı diye ayıplar? Hangi kuş farklı ötünce diğerine yasak koyar? Derisinden, dilinden ötürü öldürülüyor insanlar. Ah insanlar! Her şeyi bulup kendini bulamayanlar.”

Cevaplarımız da, şifamız da doğada. Japonlar bu bilinçle Shinrin-yoku’nun iyileştirici etkisinden çok eminler ve haklılar. Daha önce duymadıysanız inceleyin derim. Hector Garcia ve Francesc Miralles Shinrin-yoku üzerine bir kitap yazmışlar ve kapağında “Doğanın İyileştirici Gücünü Fark Et!” yazıyor.  Francesc Miralles girişte şöyle seslenmiş: “Olağanüstü gezegenimizi, kainatın karanlığındaki biricik evimizi korumak için mücadele veren herkese”.

Aşağıda, aynı kitaptan günlük yaşam için on Shinrin-yoku ilkesini okuyacaksınız.

  1. Haftada bir kez orman banyosu yap.

  2. Mindfulness içinde yaşa. Yani yaşadığın anda kendinde ve etrafında gerçekleşen şeyleri olduğu gibi kabul et, yargılama, tepki verme, onlarla kal.

  3. Bir ağaca sarıl.

  4. Kuş seslerini dinle.

  5. Varılacak bir hedefin olmadan yürü.

  6. Durup nefes al.

  7. Bir haiku yaz.

  8. Wabi-sabi’den ilham al. Doğada hiçbir şey kusursuz değildir; kusurlu olanın güzelliği bize kabul etmeyi, noksanlıklarımızın aslında gelişmemize fırsat tanıdığını öğretir.

  9. Bir fincan çay iç.

10-Yugen’i hisset. Meditasyon aracılığıyla doğayla bir olmanın derin bağını ve zevkini tat. Sen evrenin bir parçasısın, evren sensin.

Kulağa hoş geliyor değil mi? İmkanlar dahilinde gidebileceğiniz yeşil bir yerler mutlaka vardır. Buna zaman ayırın, en önemlisi devamlılığını sağlayın. Değdiğini göreceksiniz…

Hüma SEVİM

humasevim02@gmail.com

HümaSEVİM/kentekrani

Abone Olmak İçin Tıklayınız

Yazarın Tüm Yazıları

www.kentekrani.com 28 Eylül 2020