Cengiz ERDİL/Gazeteci
RESTORASYON REZALETİ
Kitabına baktım, restorasyon; kültürel hazinelerin korunması ve geleceğe aktarılması için aslına uygun yenileme demek. İnceleme ve belgeleme gibi ön aşamaları var, Yani bu iki unsur olmadan kazma kürekle, darbeli matkapla, dozerle tarihi alana ve yapıya dalınıyorsa, orada bir katliam var demektir.
Ülkemizde güçlü bir müteahhit yani inşaat yapıcıları lobisi var. Herhalde bu şirketlerin arasına girmek zor. Mesela topraklarımızda büyük inşaat işlerini alanlar nedense aynı firmalar. Tarihi eserlerin onarımıma soyunan inşaat şirketlerinde de aynı olay söz konusu. Siz anladınız durumu! ‘Seni göreyim, sen de beni’
Son yıllarda Anadolu’da, büyük kentlerde çok sayıda tarihi yapı onarıldı. Bundan sevinç duymamız lazım değil mi? Kazın ayağı hiç te öyle değil, keşke yapılmasaydı diye düşünmeden edemiyorsunuz. ‘En iyisi böyle bırakalım, aklı başında gelecek nesiller doğrusunu yaparlar’ diyen uzmanların sayısı çok fazla.
İstanbul’un simgesi Galata Kulesi’nin başına gelenler malum. Eğer farkına varan olmasaydı, darbeli matkaplar tarihi yapının temeline kadar inecekti neredeyse!
Galata Kulesi çok göz önünde. Tepki gelince; açıklamalar yapıldı, onarım durdu falan. Ya bilmediklerimiz.
Giresun’dan bir arkadaşım. ‘Galata Kulesi ne ki, sen asıl şuna bak’ diye Şebinkarahisar’daki tarihi manastırın onarım sonrası fotoğraflarını göndermiş.
Buradaki manastır da Trabzon Maçka’daki Sümela Manastırı gibi dağların yamacına gizlenmiş. Kökeni ta Ortaçağ’a kadar gidiyor, tarihini eşelesen çok konu çıkar. Çok değil, 1915’den önce burada Hristiyan nüfusun hayli yoğun olduğunu belirtivereyim.
Manastır yapılan onarımla adeta bir dağ konutuna dönmüş, Twitter’da da çok gırgırı yapılmış bu onarımın. İşte bir kaçı… “Manastırın içinden de fotoğraflar gelmeye başladı. Wİ- Fİ varsa Starbucks olur”… “Neyse ki iki kata izin vermişler”… “Çok güzel olmuş, tıpı TOKİ konutları gibi!”…
Başta söyledim, inşaat yapıcıları ve onarıcıların restorasyona başlamadan önce hiç değilse bir iki uzmana danışmaları yetecek. Biraz uzun sürse de inceleme ve belgeleme sonunda restore edilmiş bir tarihi yapı ortaya çıkacak.
Yoksa bu işin sonu yok. Bir hatırlatmayla bitireyim…
Bizans döneminden kalan tarihi kale İstanbul Şile’nin simgesiydi. Kalede yapılan onarımla simge gitti, sevimli sahil beldesinin yeni bir kahramanı ortaya çıktı.
Sünger Bob malum dış mihraklı(!) bir çizgi film kahramanı. Şile Kalesi bir değil binlerce dokunuşla Sünger Bob’a benzemişti. Onarıcılar tarihi yapıyı öyle bir zaman tüneline attılar ki; kale resmen başka bir şey oldu. Kale gitti artık Karadeniz dalgalarını selamlayan bir Sünger Bob’u var Şile’nin…
Cengiz ERDİL/Gazeteci
CengizERDİL/kentekrani
www.kentekrani.com 15 Eylül 2020