BÜYÜMÜŞLER!
Yazarken hep aklıma şu gelir; Okuyan incinmeden ne demek istediğimi katılmasa da, anlayabildi mi veya ben anlatabildim mi ?
Cevabı zordur…
Örneğin yaşadığımız günler o kadar dengesiz ve acaba’larla dolu ki.
Bu dengesiz atmosferde anlatmak da zor anlaşılmak da…
Geçen sezon üç büyüklerin taraftarı mutsuzdu.
Rekabetin kalitesi farklı algılanınca ortaya çıkan sonuçlar spor camiasını şaşırtacak bir şekilde sonlandı.
Başakşehir’in şampiyonluğu ve ülkemizi temsil başarısı fazla önemsenmedi; az seyirci ve taraftarına karşın, etkili olan bu takım pek sahiplenilmedi.
Hepimizi, beklenen başarıyı gösteremese de yine üç büyükler etkiledi.
Bu alışık olmadığımız bir tabloydu.
Bunun ana nedeni geçmişin transfer sistemi ve kulüp yapılarındaki değişimlerdi.
İzleyici profili de farklılaştı.
Rekabet anlamında futbolumuz gibi o da sınıfta kaldı.
Haftalık TV spor yayınları onları futbolu değil hakem düdüklerini ölçü alan yorumlara, yandaş bir bakışı açısıyla taşıdı.
Değişen futbol dünyası endüstrileşince kazanmak, pazarlamak ve rekabet kavramları da başkalaştı.
Bu durumdan en çok da gençlerimiz zarar gördü.
İleri futbola yetişmek onu yakalamak yerine kendi eğitim anlayış ve uygulamamızla gençlerimizi adeta kısıtladık.
Bir çok kulüp bir yandan tarihi başarılarını mumla ararken bir yandan da yok olmamak için çaba harcıyor.
Son anda Beşiktaş’ın yakaladığı Avrupa temsilciliği şaşkınlık ve sevinci bir arada yaşattı.
Bazı -40 futbolculu- büyük takım teknik adamlarının adeta yenilgiye dayalı savunmaları günlerce konuşuldu.
Sahada oynanan oyunun ne kadar gerçek ve çağdaş olduğu konusu ıska geçilerek futbol bir başka mecraya taşındı zaman zaman.
Corona salgını nedeniyle programların aksaması seyircisiz oynama dezavantajıyla birleşince projeler finanse edilemez oldu. Üstüne yayıncı kuruluş beklentileri de eklenince kulüpler ekonomik zorluklara girdi.
Ülkede bir çok gerçek teknik adam işsiz kalırken futbol ‘yeni kimliklerle’ ortalıkta dolaşanların eline teslim edildi.
Lige iki gün kala istifa eden teknik adamlar dikkat çekerken, yönetimlerin gayri profesyonel niteliklerinden dolayı futbol, ticari düşünen yapıların kucağına teslim oldu.
Üreten değil hazırcı olan yabancı futbol piyasası bu durumu iyi değerlendirerek zaten batma noktasına yelken açan kulüpleri borç batağına itti.
Ligin ilk haftasında oyundan çok üç büyüklerin kazandıkları üç puanlar konuşulur oldu.
Fenerbahçe ,Galatasaray ve Beşiktaş kazanırken bu kez verilen kolay penaltılar tartışma yarattı.
Yeni MHK belli ki fazla dile düşmeyecek bir hakem yapısıyla ligi götürecek.
Sergen Yalçın koronadan hastanede iken Beşiktaş’ın eksik ama radikal ve gösterişsiz oyunu dikkat çekti.
Trabzonspor ise, Shorlok, Sosa ve Novak’ın gidişi ile önemli kan kaybettiğini kanıtlayan bir oyun sergiledi.
Ligimizde üç büyükler, ilk haftada gelecek için umut veren görüntüleriyle fanatik futbol dünyamız için az çok bir rahatlık kaynağı oldu.
İki maçta da gol atamayan ve bekleneni veremeyen Ulusal takımımızın yetersiz kaldığına şahit olundu.
Sonuçta futbolun asıl sahibi taraftar tribünde olmayınca Coronanın can sıkan ortamında yaşam ve eğlence umudumuz olan futbol kimseyi tatmin etmedi.
Adnan DİNÇER/Futbol İnsanı, Akademisyen-Yazar
Adnan DİNÇER/kentekrani
www.kentekrani.com 14 Eylül 2020