“65 yaş ve üstü kişilerde eşlik eden kronik bir hastalık olmasa bile fonksiyonel kayıplar yaşanabilmektedir.”
Pandemik hastalık; tüm Dünyada eş zamanlı olarak yaşanan ve çok sayıda insanın yaşamını tehdit eden bulaşıcı hastalıktır. Tarihte de kara veba, kolera, grip, tifo, domuz gribi ve günümüzde Covid 19 bu hastalıklar arasında değerlendirilmektedir.
Ocak 2020 itibariyle tanımlanan ve ilk olarak Çin’in Wuhan eyaletinde ortaya çıkan yeni Koronavirüs (Covid 19) salgını hayvandan insana bulaşarak yayılmaya başlamış ve diğer Dünya ülkelerini de etkisi altına alarak her bir ülkenin kendisi için ivedi tedbirler almasını gerektirmiştir.
Genel anlamda bakılacak olursa, Covid-19 enfeksiyonuna karşı risk faktörlerinde özellikle yaşlı olarak kabul edilen 65 yaş ve üzeri vatandaşlar ilk sırada yer almaktadır. 65 yaş ve üstü kişilerde eşlik eden kronik bir hastalık olmasa bile fonksiyonel kayıplar yaşanabilmektedir. Yaşın ilerlemesi buna bağlı olarak bazı kronik hastalıkların meydana gelmesi, bağışıklığın zayıflaması gibi etkenler bunda rol oynamaktadır.
Ülkemizde 65 yaş ve üstü bireyler ülke nüfusumuzun %9,1 ‘ini oluşturmakta olup, 7 milyon 551 bin kişi bulunmaktadır. Yaşlanan dünyada artan yaşlı nüfusumuzu korumak ve onların iyilik halini sağlamak sorumluluğumuzdur. 65 yaş ve üzeri yaşlı olarak ifade edilmekle birlikte bu dönem kronolojik, biyolojik, fizyolojik, sosyal ve psikolojik bir takım gerileme ya da değişimlerin olduğu bir dönem olarak değerlendirilmekte, öte yandan bu dönem aslında bilgi ve deneyimin en üst seviyede olduğu kristalize olmuş bilgilerin diğer bir deyişle bilgeliğin varlığından söz edildiği dönemdir. Bilgi ve deneyim yüksekse, üretkenlik devam ediyorsa ve zihinsel esneklik mevcutsa yaşlı birey değişen rollere bir o kadar kolay uyum sağlayarak kabul içinde olacaktır.
Ülke genelinde 65 yaş ve üzeri vatandaşlarımızın 22 Mart-10 Haziran arasında 71 gün evde olması sokağa çıkma ve ikametten ayrılma kısıtlaması getirilmiş ve 22 Mart 2020’ de bu kısıtlaması esnetilerek 65 yaş ve üzerindeki bireylere her gün 10.00-20.00 arasında sokağa çıkabilme izni verilmiştir. Ayrıca turizm sezonunun açılması sebebiyle 65 yaş ve üzeri bireylerin turizm amaçlı seyahatlerine izin verilmesinin uygun olacağı ifade edilmiştir.
Yapılan düzenlemeler içerisinde de 65 yaş ve üzeri vatandaşlarımız arasında ayrıcalık oluşturan yaklaşımların söz konusu olduğu görülmüştür. Örnek vermek gerekirse bir vatandaşın işletme sahibi olması ya da çalışması halinde aynı yaş grubundakilerin sokağa çıkma kısıtlamasından muaf tutulması, tıbbi gerekçelerle açıklanması mümkün olmayan bir durumdur ve aynı yaş grubundaki vatandaşlarımızın bir bölümü açısından eşitsizliği daha da arttırmıştır. Benzer biçimde turizm amaçlı seyahatlere izin verilmesiyle ilgili olarak getirilen düzenleme de bazı vatandaşların ücret ödemeksizin yakınlarının yazlıklarında tatil yapmak için kısa süreli turistik seyahatlerini olanaksız kılmıştır.
“65 yaş ve üstü kişilerde uzun süre hareketsiz kalmış olmaları nedeniyle fizyolojik olarak kas ve iskelet sistemi ve dolaşım sistemi rahatsızlıkları vb. hastalıklar da artış…”
Akabinde bu kısıtlamaların çok uzun sürmesi nedeniyle bu grupta yer alan yurttaşlarımızın beden ve ruh sağlıklarının da gözetilmesi gerektiği TTB tarafından birkaç kez Sağlık Bakanlığına bildirilmiştir. Kuşkusuz 65 yaş ve üstü kişilerde uzun süre hareketsiz kalmış olmaları nedeniyle Fizyolojik olarak kas ve iskelet sistemi ve dolaşım sistemi rahatsızlıkları vb. hastalıklar da artış görülmekle beraber, ölüme yakın oldukları endişesi, toplumda risk taşıdıkları ve virüsü yaydıkları algısının yaratılması ile suçluluk, toplumdan izole edilmeleri nedeniyle yalnızlık hissetmeleri, sosyal medyada bazı alay edilmelere maruz kaldıkları gerekçesiyle de psikolojik sağlıklarının da olumsuz yönde etkilendikleri görülmüştür. Bu nedenle bireylerin bedensel ve psikolojilerinin sağlamlılığını ve iyilik halini sağlama gerekmektedir. Bunun sağlanmadığı taktirde yaşlılarımızın yukarıda belirttiğimiz risklerle kaşı karşıya kalması ve sonucunda oluşacak hastalıkların gerek ilaç maaliyetleri açısından gerekse hastanede tedavi maaliyetlerinin yüksek olması ülkemize mali açıdan yeni bir yük getireceği aşikardır.
Gelinen bu noktada topyekun mücadele verilmelidir. Özellikle 65 yaş ve üzeri kişiler için kısıtlamalardan daha önemlisi koruyucu-önleyici, destekleyici, eğitici-geliştirici hizmetlere ağırlık verilmesidir. Yaşanan sürecin anlamlandırılması ve yaşlı bireyler üzerinde oluşturduğu bedensel ve ruhsal rahatsızlıkların önlenebilmesi için kısıtlamaların son dönemle normalleşme planında olduğunun dışında tamamen kaldırılması ve daha önceki yazımızda belirttiğimiz gibi maske, mesafe ve hijyene azami dikkat edilmesi zorunludur. Bu kurala uymayanların da uyarılması ve gerekirse cezalandırılması önemli bir husustur. Bilim kurulunun bu hususla ilgili ivedilikle karar değişikliği yapması gerekmektedir. Bu karar gereksiz tedavi masrafları oluşmadan önlenerek ülke ekonomisi açısından da fayda sağlayacaktır. Kaldı ki Dünyanın hiçbir ülkesinde yaş kısıtlaması ayrımı yoktur.
Prof. Dr. Atıf AKTAŞ/ÜROTIP Üroloji Tanı Merkezi
AtıfAKTAŞ/kentekrani
www.kentekrani.com 3 Ağustos 2020