Tarihi Bir An Olarak Günümüz
“Cumhuriyetin dikte ettirdikleri, bugün bile toplumsal yaşantımıza içselleştirilmiş değil.”
Bir ülkenin ekonomik ve siyasal açıdan belli bir sürede yaşadıkları, elbette tarihsel sürecinin anlamlı ve özel bir anına tekabül eder. Tarihsel sürecinin bir sonucudur zira toplumsal gelişmeler hiçbir zaman düz bir çizgi izlemezler, çalkantılarla, geri dönüşlerle adeta bir zikzak çizerek yaşanır bu süreç. Anlamlı ve özel bir anına rastlar zira siyasi süreç tıpkı toplumsal değişim süreci gibi zikzaklar çizerek değişir durur. Ekonominin ve siyasetin bu görüntüsü toplumsal ekonominin ve siyasetin doğasında vardır.
Kapitalizm öncesi toplumsal biçimler uzun zamanlarda şekillenmiş olup durağan gibi gözükseler de toplumsal çalkantılar bu dönemlerde de durmamış, değişimi zorlayacak biçimde ileri geri hareketliliklerle sürmüştür. Yaşantıdan kaynaklıdır. Avrupa’daki 100 Yıl savaşlarını, ardından gelen 30 yıllık köylü savaşlarını ve devrimler çağını düşünelim. Nice savaşlar yaşanmış, isyankâr ve derebeyliğe karşı bayrak açan köylülerin kanı deryalar gibi dökülmüş, prenslerin kelleleri uçmuş, krallar devrilmiş, taçlar yerlerde sürüklenmiş, tahtlar parçalanmıştır. Bizde de Osmanlının kuruluşunu takiben askeri, köylü, tarikat isyanları eksik olmamış, toplumu, toplumsal yaşamı çalkalayıp durmuştur. 1600 yılında yaşanan ve Avrupa’daki köylü isyanlarıyla hemen hemen aynı döneme tekabül eden şu birkaç isyan tarihimizin ne kadar çalkantılı yaşadığının göstergesidir: Celali isyanları Abaza İsyanları (1624, 1627), Varvar Ali Paşa İsyanı (1647), Atmeydanı Vakası (1648), Çınar Vakası (1656), Banat İsyanı (1686), Chiprovtsi Ayaklanması (1688), Karpoş İsyanı (1689).
Yaşanan bu toplumsal çalkantılar sonrasında toplumsal yaşantı biçimlerinde büyük değişiklikler hemen görülmez, değişimler derece derece yaşanır. Toplumsal alt üst oluşlar, yaşantı biçimine hem oldukça geç yansır, hem bu alt üst oluşların amaçladığı toplumsal sonuçlar toplumun çeşitli kesimlerinde farklı yaşanır. Cumhuriyet sonrasını düşünelim, bütün ülkenin ardından gittiği muktedir bir lidere karşın Cumhuriyetin dikte ettirdikleri bugün bile toplumsal yaşantımıza içselleştirilmiş değil. Cumhuriyetin hedeflediği yaşantı biçimine paralel olarak güçlü bir sessiz direniş de yaşanmış, dikte ettirilen yaşamın karşısında tarihsel olarak geçmişte kalmış yaşantı biçimleri canlılığını korumuştur. Bugünkü iktidar işte bu sessiz direnişin, tarihsel olarak miadını doldurmuş anlayışların geçici bir iktidarıdır.
Peki bu kesimlerde tarihin ilerlemesinin yansıması hiç mi yaşanmamıştır? Bunu söylemek imkansızdır. Bu toplumsal yaşantının kanunlarına bile terstir. Tarihin istikameti doğrultusunda değişime adapte olarak, görüşlerini modern hayatın olanaklarıyla besleyerek, modern yaşantının araç ve olanaklarını hatta söylemini kullanarak siyasi olarak iktidar olurlar, iktidarlarını sürdürürler. Cumhuriyetin günümüzün gereklerine göre kendisini güncelleyemeyen, çağının çağdaşı bir bilinçle donanmayan kurumlarını hedef göstererek toplumsal ittifaklar bile kurarak hedeflerine adım adım ilerlerler.
Yapılması gereken CHP’nin son dönemde toplumun muhafazakarlaşmasından dolayı izlediği muhafazakârları kazanmak doğrultusunda bir politika izleyip, yaşanan geri gidişi meşrulaştıracak politikalar izlemek yerine çağının çağdaşı bir bilinçle donanmış, gerçek sosyal demokrat bir politika izlemektir. Unutulmamalı, bugünkü iktidar iktidara sosyal demokrat bir söylemle, mağduriyet üzerinden geldi.
Şiirli günler dilerim.
Metin CENGİZ/Şair
metcengiz@gmail.com
MetinCENGİZ/kentekrani
www.kentekrani.com 26 Temmuz 2020