Sinema bir umut, aynı zaman da hazinedir.
Sinema dediğimiz ve Yunancadaki hareket anlamına gelen kinema sözcüğünden türetilmiş bu sihirli icat, insan yaşamının her anını yansıtmakta ve her anında karşısına çıkmaktadır. Aynı şu Corona günlerinde olduğu gibi, hayatın durağanlaştığını sandığımız zamanlarda, yaşamımıza gerçekten bir hareket katmıştır. Filmler yaratmış oldukları gerçeklikleriyle zor günlerimizde birer umut olmuştur. Frank Capra’nın Şahane Hayat (It’s a Wonderful Life) filmi misali hayata tutunmamızın önemi ortaya çıkmıştır. Eski (meyen) filmler evlerde yeniden izlenerek geçmişle kurulan bağın aslında hiçbir zaman kopmayacağı ve aslında her filmin başlı başına bir hazine değeri taşıdığı anlaşılmıştır. Örneğin bir Yurttaş Kane, Casablanca, Sevmek Zamanı ya da Ah Güzel İstanbul evlere kapandığımız günlerde tekrar izlenildiğinde farklı tatlar bırakabilmiştir. Filmlerin yaratıcıları hayatta olmasa bile bu ölümsüz sanat eserlerinin, evrende sonsuz bir yer kapladığı gerçeği bir kez daha kanıtlanmıştır.
1895 yılında Lumiere kardeşlerin icadından bu yana bir evrim geçiren sinema günümüzde farklı şekillerde insanoğluna temas etmektedir. ABD’deki ana akım sinemayı besleyen Hollywood geleneğinde dahi birtakım değişimler yaşanmakta, büyük bütçeli filmlerin karşısına güçlü bağımsız sinema örnekleri çıkmaktadır. Bir Güney Kore filmi olan ”Parazit”, en iyi yabancı film ödülünün yanında en iyi film Oscar ödülünü kazanabilmiştir. Bu sayede birçok yabancı sinemacı için minimal sinemayla daha geniş kitlelere ulaşmak adına bir umut
ışığı doğmuştur. Hindistan’ın Mumbai şehrinde doğan ve gelişen Bollywood platformunda da sanat sineması adına güzel gelişmeler yaşanmaktadır. Aynı İran örneğinde olduğu gibi, Hint filmleri kendi iç pazarının dışına çıkabilmektedir. Ülkemizde de bağımsız sinema bir yükselişe geçerek, bilhassa Emin Alper, Banu Sıvacı ve Tolga Karaçelik vb. genç yönetmenlerin tasarladığı yeni akım filmler, Türkiye’yi yurt dışı festivallerde gururla temsil etmektedir. İnternet ve akıllı cihaz teknolojisi sayesinde hayata geçebilen kısa filmlerin sayısı artmakta ve bu işler daha fazla küresel bir zemin yakalayabilmektedir. Önceleri
daha kısıtlı bir izleyiciye ulaşan belgesel ve deneysel sinema örnekleri de bu olumlu gelişmelerden nasibini alabilmektedir. Sinema; sinema salonlarının yanı sıra ev sinemasının ve televizyonculuğun yeni bir örneği olan Netflix, Amazon Prime gibi dijital kanalların başı çektiği VOD (Video on Demand) formatı sayesinde, alternatif kanallarda izlenebilme
olanağına sahip olmuştur. Böylece insan yaşamının vazgeçilmez bir yaşam tarzı tercihi olan sinemadan uzaklaşılmamıştır. Pandemi tedbirlerine istinaden çevrim dışı yapılamayan film festivalleri çevrim içi şekilde düzenlenebilmiştir. İzleyiciler festivallerin sosyal medya hesapları vasıtasıyla seçilen filmlere ulaşabilmiş, canlı yayınlar sayesinde yönetmenlerine soru dahi sorabilmiştir. Sinema sihri sayesinde her güçlüğü yenebilecek bir sanat dalıdır. Özetle yaşamdan beslenen ve kendi aurasını yaratan sinema, hayatın aynası ve aynısıdır.
Mehmet TIĞLI/Yönetmen
MehmetTIĞLI/kentekrani
www.kentekrani.com 12 Temmuz 2020